1

1.8K 107 33
                                    

İnsanın koparıp atamayacağı bağları vardır. Arkasını dönüp kaçamayacağı geçmişi. Ben yapmıştım, kaçmıştım. Tabii ne kadar kaçabilmişsem.

Unuttuğumu düşünüyordum aslında, düşünmem saçmalıktı. On sekiz yılı nasıl unutabilirdim ki? Hayatımı zehir eden bir adamı, beni o adamla yalnız bırakan bir kadını... Bazı insanlar iki ay konuştuğu kişileri unutamazken benim bunları unutmam imkansız gibi bir şeydi bence.

"Kızım, daldın yine!"

Çatılan kaşlarımla bakışlarım Junior'a döndüğünde yüzümdeki ifadeyi gizlemek için gülümsemek istedim fakat başaramadım. Yukarı doğru kıvrılan dudaklarımın saniyesinde tekrar düşmesi yetmezmiş gibi gözlerim dolmuştu.

Normalde kendimi gizlemekte mükemmel olan ben, bu sefer yapamamıştım.

"İyi misin sen?" Ve her şeyi tetikleyen o soru geldiğinde yaşların gözlerimden düşmesini de engelleyememiştim.

"Emilie?" Omuz silktim sadece.

"Bir şeyim yok."

Göz devirirken ayaklandı. "Aynen görüyorum, hiçbir şeyin yok." Ve yanıma oturdu.

"Neden bana anlatmıyorsun artık?" Derken kolunu omzuma atmış beni kendine doğru çekmişti. Başım göğsüne yaslandığında sanki gömülebilirmişim gibi daha fazla yasladım kendimi. Ağlamam şiddetlendiğinde sırtımı sıvazladı.

Hıçkırıklaramı tutamayıp gerçekten şiddetli ağlamaya başladığımda ise daha fazla dayanamamış gibi omuzlarımdan tutup karşısına aldı beni.

"Emilie, seni bu kadar üzen şey ne?" Omuz silktim yeniden. "Yalnız hissediyorum, çok." Kaşlarını çattı yine.

"Gerçekten mi, bunun için mi? Daha fazlası var Emilie, anlat."

"Yalnız hissetmek," dedim çatallaşan sesimle. "Bazı şeyleri tetikledi."

Aniden aklına bir şey gelmiş gibi giydiğim kazağın kollarını sıvayınca bir iz göremediği için rahatlamış gibi bir nefes verdi. Junior'un geçmişimde bildiği en kötü anılarımdan biride buydu. Fakat yapmamıştım, o zamanki gibi bazı duygularımı yenik düşüp kendime zarar vermemiştim.

Rahat bir nefes verdikten sonra göz göze geldik onunla.

"Yapmadım," dedim sakince. Tetiklemişti evet, fakat yapmamıştım. Onun yerine kötü duygularla boğuşmuştum.

"Gel buraya," kollarını tekrar bana sıkıca sardığında biraz olsun dinmişti ağlamam.

"Seni bu kadar yalnız bıraktığım için özür dilerim, Bruna'yla arayı düzeltmeye çalışıyordum."

"Boş ver," onu kırmaya gerek yoktu, tamam ona kırılmıştım çünkü hiçbir zaman bu kadar konuşmamazlık yapmamıştık. Onun dışında kendimi tam anlamıyla açabildiğim kimse de yoktu.

"Hayır, gerçekten Emilie. Özür dilerim, kendimi affettirmeme izin ver." Son cümlesiyle aklıma Mauro geldiği için hafifçe gülümsedim. Sana borçlandım, kendimi affettirmeme izin ver.

"Ne oldu? İzin vermeyecek misin yoksa? Böyle bitmesin arkadaşlığımız, yıkılırım."

Gülümsedim, "Affettirmene gerek yok Junior, kırgın değilim."

"Yalan söyleme, anlamıyorum sanıyorsun, kırgınsın işte."

Gülümsemem yavaşça soldu, kısa bir an duraksadım.

"Evet kırgınım ama şu an geçti bile. Affettim seni."

"Zaten benim gibi seksi birini affedememen senin zararına olurdu." Bana o barlarda kızlara atıp kendine hayran ettiği gülüşlerinden birini attığında omzuna vurdum.

Ineffable | mauro icardiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin