16. Bölüm

48 6 8
                                    



6 gün sonra

Okula girdiğimde üstümde hissettiğim bakışlarla duraksayıp etrafa bakınmaya başladım. Banklarda oturmuş dedikodu yapan tiki kızlar , köşelere geçmiş kitap okuyanlar , basket oynayan ve maç yapanlar dışında bir şey yoktu. Dikkat çeken hiçbir şey yoktu.

Son 1 haftadır bilinmeyenle konuşmuyorduk. Ne o yazıyordu ne de ben...Açıkçası benim yazmama sebebin şu anki ruh halimden dolayı insanları kırmaktan korkmam. Ama onun sebebini kesinlikle bilmiyor ve deli gibi merak ediyordum.

Poyrazın kolunu omuzuma atmasıyla irkilip bakışlarımı çocuklara çevirdim.

" Şu sıralar pek dalgınsınız Şafak hanım , hayırdır," derken göz kırpıp başını hafifçe sallamıştı. Diğerlerinin de bakışları bendeydi.

" Hiç...hiçbir şey. Uykumu alamıyorum şu sıralar. Derslerin yoğunluğundan geç yatıyorum," deyip kıvırmaya çalıştım ama inanmayan gözleriyle kıvıramadığımı anladım. Ama bir yandan doğruyu söylüyordum. Sonuçta olan şeylerin arasında uyuyamamam da vardı. Neyse ki benim arkadaşlarım insaflıydılar ve bu konuyu kapatacaklardı.

" İyi , öyle olsun bakalım , şimdilik," diyen Poyraz'a ve sonra görüşeceğiz bakışları atan Bora ile Buluta kadar insaflılardı...

Pekala... değillermiş.

Yukarı çıkarken bu dalgın halimle kantinde takılmak istemediğimden herkesin bahçede oluşunu değerlendirip sınıfa çıkmaya karar verdim. Poyraz ile Bulut kantine giderken Bora da tuvalete uğrayıp sınıfa , yanıma geleceğini söyleyip gitmişti.

Sınıfa girdiğimde tahmin ettiğim gibi boş olmadığı gerçeğiyle yüzleşince hayallerim yıkıldı ve olmayan moralim iyice bozuldu.

Meriçler sınıfta oturmuş sesli bir şekilde telefonla ilgileniyorlardı. Kapı sesini duyunca bakışları bana döndü. Gerildim ulan bakmayın.

" Günaydın," diye cıvıl cıvıl çıkan ses tabii ki Meriçten başkasına ait olamazdı.

" Günaydın," diyebildim. Başka hiçbir şeyle ilgilenmeden sırama geçtim. Sıranın üstünde kafamı kollarıma yaslayıp gözlerimi kapattım. Uyumayacaktım. Sadece gözlerimi dinlendirmeye , sakin bir ortama ihtiyacım vardı.

Meriçler bir şeylerin ters gittiğini anlamış olacaklar ki bir anda sessizleştiler. Üstümdeki bakışları hissedebiliyor fakat kafamı kaldırıp onlara bir şey söyleyemiyordum.

Birkaç hışırtıdan sonra Meriç'in sesini duydum, " İyi misin kız," dediğinde nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Ağzımı açıp bir şey söylemek çok zor  geliyordu.

Normalde de genel olarak sessiz bir kızdım ama suratımın beş karış olması ve kafamı gömüp ölü gibi yatmamdan doğal olarak bir gariplik sezmişlerdi. Son 1 haftadır büründüğüm ruh halimin dışa yansımasını saymıyorum bile...

En son yumruk yaptığım elimi kaldırabilirim kadar havaya kaldırıp baş parmağımı " iyiyim " anlamında kaldırınca cevap vermiş oldum.

" Emin misin ," diye diretince mecbur ağzımdan bir şeyler söylemeye çalıştım. " Hıhı," diye gevelemekle kaldım. En fazla bu çıkıyordu , yapacak bir şey yok.

Bir süre sessizliğin ardından sınıfın kapısı açıldı. Boranın 'günaydın' sesinden sonra adım sesleri yanımda durdu. Sıraya yerleşmeden " Şafak," diye soru sorarcasına seslendi. Benden cevap almayınca yanıma iyice yaklaştı. Saçlarımı okşayarak fısıltılı bir sesle, " Güzelim , iyi misin," diye sordu.

Başım bedenime çok ağır geliyordu. Kafamın yapacağı her hareket çok zor geliyordu. Zorla birkaç saniye sonra ağzımı açıp bir şeyler söyleyebildim : " İyiyim," dedim ama anlayabildiğinden emin değildim.

Peri Kızı / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin