Hayat çok acımasızdı.Bu hayatta ne insanlar ne de başka bir şey... En çok acımasız olan hayattı. Sevgiyi hissettirirdi , kardeşi verirdi. Sonrasında verdiği tüm güzel şeyleri acımasızca koparmak isterdi. Aklınca seni bir sınava tâbî tutardı.
Canım acıyordu. Abim içerde canıyla savaş veriyordu ve uyanmama ihtimali vardı. Hikayemizin ortasında olan olay bu olmamalıydı. Abim yaşamalı. Abim savaşmalı ve kazanmalıydı...
Çocukluğum gözlerimin önüne geliyordu. Benim tüm çocukluğum onlardı ki...
Aklıma gelen anı iyice canımı yakmıştı.
Salıncakta sallanmak güzeldi. Yani diğer tüm insanlara , çocuklara göre güzeldi. Ama bana göre en üzücü olan şeydi. Her canım yandığında bu parka , bu salıncağa gelir , otururdum. Saatlerce ağlayarak sallanırdım. Kimsesizliğime ağlardım.
Dört yaşında anne ve babama ne yapmış olabildiğimi düşünür ve bir çıkış yolu bulamazdım. Bu salıncak beni çok acıtıyordu. Yağmur da yağıyordu. Gözyaşlarıma eşlik mi ediyordu gökyüzü ?
Annem ve babam hiçbir zaman yanımda olmamıştı ama benim en yakın arkadaşlarım salıncak ve gökyüzüydü.
Yaklaşan adım seslerini duymuştum. Korkmuyordum. Zaten beni önemseyen yoktu. Arayacak olan yoktu. Başıma bir şey gelirse kurtulmuş olurdum bu yalnızlıktan.
" Minik ? "
Boyum küçücüktü. Yaşıtlarıma göre kısa kalıyordum. Ama bu bana minik denmesini gerektirmezdi. Ayrıca karşımdaki kaç yaşındaydı ki ? Onun da sesi çocuksuydu.
Karşıma küçük bir beden çökmüştü. O kadar da küçük değilmiş... Ellerimi tutmuştu. Bir yandan tedirgindi. Yüzüne bakmamakta ısrarcıydım. Birkaç saniye sonra ellerini yüzümde hissettim.
Gözyaşlarımı siliyordu...
" Ağlama..."
Bakışlarımı gözlerine çıkarmıştım. Çok masumdu. Ne kadar boyu bana göre uzun olsa da yüzü benim yaşıma yakındı. Kimdi bu yabancı ?
O yabancı senin abin Şafak. O yabancı senin ailen. O yabancı senin her şeyin. Senin çocukluğun , yalnızlığına ilaç olan ailen , yaralarını saran abin...
Bora da canı her yandığında oraya gelirmiş. O gün ailem yok dediğimde benim ailem olmak istediğini söylemişti. Annemle babamı o zamandan beri sevmezdi. O park , acılarımızı yaşadığımız , tek başımıza kötü anılar biriktirdiğimiz parkımız birlikteyken , artık yaralarımızı saran yerimiz olmuştu.
Şimdiyse yine yalnızdım. Arkadaşlarım , ailemin geri kalanı yanımdaydı ama yetmiyordu...Abimi istiyordum...
24 saat dolmak üzereydi ve abimden hala en ufak bir hareket yoktu.
Korkuyordum.
Beni bırakmazdı değil mi ?
Umarım bırakmaz Şafak...
En son hatırladığım sesler acı çığlıklardı. Kimse konuşmuyordu. Arada beni kontrol etmeye geliyorlardı. Ama konuşmuyorduk. Kunt yanımda oturuyordu. Yere çöktüğüm anda beni tutan oymuş. Saatlerdir yanımdan ayrılmıyordu. Onu şu anda üzüyor muydum ?
Eğer üzüyorsam özür dilerim...
Ama elimde değil. Canım çok yanıyordu. Poyrazlarla bile konuşmuyordum. Kuntun destek vermek istercesine elimi tuttuğunu hissettim. İlki böyle olmamalıydı...
![](https://img.wattpad.com/cover/315216983-288-k204288.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri Kızı / Texting
Teen FictionHayatın oyunlarıyla ayakta durmaya çalışan Şafak günün birinde bilinmeyen bir numaradan mesaj alır ve kendini korktuğu hisler içerisinde savrulurken bulur. Hayat , onu yeni bir yola götürdüğünde yanında her zamanki gibi kardeşleri vardır. Bora , Bu...