KENAN'DA BİR
SÜVEYDA4. BÖLÜM: "AYNI RÜYA"
Bu bizim sahnemizdi, bizim.
Sadece bizim.
Bu hikayenin başlamasını ben istedim ama kötü talihimizi başarısız bir sonla bitiren de Kenan oldu. Şimdi yine aynı sahnenin içindeydik. Şarkımızın ilk nakaratı da yağmurun habercisi olan rüzgarın sessizce mırıldanması ve koca semada görünmeyen güneşin ılık dokunuşlarıydı.
Şehrin göbeğinde yanımızdan gelip geçen insanlar bizi gözlerden sakınıyor, hiçbir kem göz bize değemezmiş gibiydi. Yanımızdan yöremizden insan seli akarken samanlığın içine düşmüş iğne gibiydik. Yasak bir sınırın ihlal edildiğinin görülmesi mümkün değildi.
Geleceğimiz, avuçlarında yeni bir gelecek bulmuştu. O gelecek, bizim düştüğümüz yol ayrımlarında başarısız sonları bulmamızdı. Yapraklar kurmayı bırakmış, sular akmayı kesmiş, yaşam kısa süreliğine yavaşlamış, ayrılıkla yazılmış şarkılara daha başlanılmamış... Söz konusu Süveyda olunca Kenan'ın dermansız gözlerinde bir hitap düşüyordu. Yasemine de yapacak çok şey kalmıyordu.
Yüreğime tutunur gibi elleri bileğime tutunmuştu.
Kolumu sertçe çekip parmaklarının arasından çıkarmaya çalıştım, izin vermedi; tuttuğu gibi kendine çektiğinde birkaç adımla aramızdaki mesafeyi yok etti. Aramızdaki mesafe kısaldıkça en katı kurallar yıkılıyordu.
"Kenan..." diye kalabalığa dikkat ederek dişlerimin arasından sessizce konuştum. Yasemin'in Süveyda'yı maskelemesine izin vermiş, sertçe konuşmuştum. "Gazetenin hesabını soracaksan boşuna düştün peşime, benim işim değil." Benden nefret etsin istemedim, sonra yara almazdı. Belki yara almasına gerek bile yoktu. "Hatırlarsan ansızın çıktın karşıma, tezgah ayarlamam için seninle görüşeceğimi önceden bilmem lazımdı."
Soğuk bir geceyi andıran gözleri kış büyüsü yaşatacak kadar güzel bakışlara sahipti.
Anlam veremediğim bir şekilde elimi buzdan örme bedenine yaklaştırırken sessizdi. Gözleri de sözleri de sessizliğe bürünmüşlerdi. Anlaşılan benim yüzümden onu üzmüşlerdi. Bundan memnun kalmam gerekiyordu ama değildim. Kendimi zorlarsam da olmuyordu.
"Gazete için gelmedim," dediğinde elimi kalbinin üzerine bastırdı. Bedeni hiç de buzdan örme değildi. Üzerindeki siyah gömlek bedeninin sıcaklığını elime veriyordu, ya da kalbinin. "Gazetedeki haber umurumda bile değil." Dudaklarından sessizce dökülen kelimeler evrendeki tüm sesleri bastırmış, sadece onun sesini dolduruyordu kulaklarıma.
Derdi neydi anlamıyordum, bildiğim tek şey gözlerinin mahzun ifadesi müdavimi olduğum bir his yaratıp içime kurulmuş ülkede yabancılık çekiyor olmasıydı. Üzgün olduğu belliydi. Ve buna ben sebep olmuştum. Sabahki gazeteden sonra Şehzatların konağında ne yaşandı bilmiyordum ama bunun Kenan'ı yine kabuğuna çekilmesine sebep olduğunu tahmin edebiliyordum.
"Sen yapmadın ama senden geldi," dediğinde, avcum hoyratça göğsünü yumruklayan kalp atışlarını hissediyordu. Elimin altında can bulmuş bir hayatı hissediyordum. "Senin yüzünden oldu," bakışlarım kalbinin üzerinde tuttuğu elime düştü; parmakları bileğime sarılmıştı ve avcum kalp atışlarını hissederken gürültüsü duyulmayan bir sessizlikle kulaklarıma ulaşıyordu. Kalbinin üzerindeki kurşun yarasından bahsettiğini anlıyordum. İhsan'ın açtığı benim kapattığım yaradan.
Bu an, bana bir anı hatırlatıyordu; aynı elim kırmızı bir renkle ıslanmıştı ve aynı elimin şu an ki gibi sıcak değil, üşüdüğünü hatırlıyordum. Aynı elimin altında can bulmuş kalbin deli gibi değil, cılız ve güçsüzce yaşama tutunmaya çalıştığını hatırlıyordum. Kan göleti, soğuk, kış, karanlık... Anılarımın arasında bunlar da vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENAN'DA BİR SÜVEYDA
RomanceGün; silahların ve güllerin kavgaya tutuştukları bir zaman. Saat; Gecenin şafağa uzayan saatleri. Nefretin düştüğü, aşkın çıkmaza savrulduğu dar bir vakit. Süveyda'nın Kenan'ıyla sınandığı, Kenan'ın Süveyda'sıyla kanadığı sancılı bir kış gecesinden...