13.BÖLÜM: HAYALLER VE HAYATLAR

39 7 3
                                    


Herkese merhaba tekrar. Yeni bölüm sizlerle. Biraz üzücü bir bölüm oldu. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. <3



13.Bölüm: Hayaller ve Hayatlar

"Hayat kendini gizemli şekillerde gösterir."

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım bugün işe öğleden sonra gidecektim o yüzden fazla bir acelem yoktu.

Kalkıp tuvaletteki işlerimi hallederek üzerime sporcu taytım ve sporcu atletimi giyindim. Anka'nın tasmasını da alarak aşağı kata indim. Anka her sabah onu yürüyüşe çıkardığı bildiği için hazır vaziyette kapının önünde bekliyordu. Salona göz ucuyla baktığımda ilk gözüme çarpan kişi Emre olmuştu. Çok derin bir şekilde uyuyordu aynı şekilde babamda. Sinan zaten top patlasa uyanmazdı. Odasının kapısını kapatır üstüne siyah perdeleri çeker öyle uyurdu. Antrede unuttuğum kulaklığımı kulağıma taktım. Anka'nın tasmasını da bacaklarından geçirerek giydirdim. Birlikte bu şekilde hem vakit geçirmiş oluyorduk hem de enerji atıyorduk.

Bugün Eda cinayetini sonuçlanmasını planlıyorum çünkü aklımda cinayete yönelik bazı şeyler netleşmiş durumda. Anka ile parka vardığımızda onun rahat hareket edebilmesi için tasmasını çıkardım. Zaten çok akıllı bir köpek olduğu için dışarda tasmaya ihtiyacı yoktu. O parkın içinde sağdan sola koşuştururken bende onu izledim. Yanıma aldığım topu ona doğru attım, Anka'nın en sevdiği oyun topla oynamaktı. Bir saat dışarda durduktan sonra eve doğru birlikte yürümeye başladık. Kapıyı açarak Anka'nın geçmesi için bekledim. "Anka kızım güzelce oynadın mı anne ile?" sesin sahibi Sinan'dı Anka cevap karşılığı havlamakla yetindi tam üst kata çıkacağım sırada Babamın sesiyle durdum. "İdil kızım dün için çok özür dilerim." Hiçbir cevap vermeden yukarı kata çıktım. Ellerimi yıkayıp üstümü değiştirdikten sonra tekrar aşağı indim. Mutfağa girerek Kahvaltı hazırlamaya başladım. "Günaydın, gerçi sana gün aydı mı bilmiyorum ama." Arkamdan gelen ses Emre ye aitti. Kafamı kaldırarak ona baktım, tezgâha sırtını dayamış bir şekilde beni seyrediyordu. Ona da hiçbir cevap vermeden kahvaltı hazırlamaya devam ettim. "Konuşmuyoruz bugün anlaşıldı." Galiba dağ evime gitme vaktim çoktan gelmiş de geçiyordu, gerçi oraya gitsem de bana huzur yoktu. Kahvaltı hazırlama işlemini bitirdikten sonra Emre'ye baktım evet hala aynı pozisyonda beni izliyordu. "Kahvaltınızı yaptıktan sonra burayı güzelce toplayın ben çıkıyorum." Tam mutfak kapısına doğru yönelmiştim ki Emre kolumdan tutarak beni durdurdu. "Nereye böyle küçük hanım?" Kolumu sertçe çekerek ona baktım. "Bu seni hiç ilgilendirmez." Sinirim kesinlikle Emre'ye değildi tamamen babamdan kaynaklıydı. Kapının girişinde Sinan'ı gördüm. "Nere böyle İdil?" artık sinirlenmeye başlıyordum. "Size hesap vermek zorunda mıyım ben ya? Nereye gidiyorsam gidiyorum sizene!" Sesim fazlaca yüksek ve sinirli çıkmıştı. Kapıyı çarpıp çıktığımda sinirden burnumdan hızlıca soluyordum. Arabaya binerek İpek ile konuşmak yanına gittim. İpek beni görür görmez koşarak boynuma sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım. "Hoş geldin ballı turtam."

"Hoş bulduk canımın içi."

"Gel şöyle oturalım, sana ne ikram edeyim ne istersin?"

"Senin simitlerin güzel oluyor, bir simitle çay alsam hiç fena olmaz." İpek kafasını sallayarak içeriye gitti. Geri geldiğinde ona dün olan biteni anlattım ve beni şaşkınlıkla dinledi. "İdil ben ne desem bilemedim. Yani Ahmet amca durduk yere kapına gelmezdi zaten ama Nazan da haddini fazlasıyla aşmış görünüyor."

"Kendisi hadsizler kraliçesi zaten ona diyecek sözüm yok." Telefonumun birden çalmasıyla dikkatimi telefona verdim. Arayan numarayı daha önce hiç görmemiştim. "Efendim," diyerek telefonu açtım.

"İdil Hanımla mı görüşüyorum?"

"Evet, siz kimsiniz?"

"Ben Banu, sizi aramamı Yasemin istedi."

Felaketteki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin