"Seninle tanışmak kaderdi. Arkadaş olmak bir seçimdi. Ama sana aşık olmak, benim kontrolüm dışındaydı..."
The Hunger GamesHerkese merhaba tekrar. Yeni bölüm sizlerle. oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. <3
ALMANYA'YA GİTMEDEN ÖNCE
EMRE YALÇIN
Uyandığımda boş boş tavana bakıyordum. Bu gün nedense işe gitmek yerine evde oturmak istiyordum. Kafam istemsiz bir şekilde karışıktı. İdil ile olanları düşündüm. Tanıştığımızdan beri sürekli tartışıyorduk, genelde bağıran taraf o oluyordu. Ama bir şekilde beni ona çeken bir şey vardı. Önceki ilişkimi düşündüm.
Azra ile güzel bir ilişkim olmuştu ama ben onu o kadar sevememiştim. Sürekli kavga ediyor, saçma sapan konular yüzünden bana küsüyordu. İlişkiyi bitiren taraf ben olmuştum. Beni çok yormuştu, sıkılmıştım. Belki kulağa ilginç gelecek ama İdil için bunu söyleyemezdim. Aşağı indiğimde Anıl ve Serkan'ı salonda otururken gördüm. "Günaydın hayatımın anlamı," dedi Anıl. Ona gülerek bende günaydın dedim. Bu gün işlerim vardı. Anıl birden beni şaşırtacak bir soru sordu. "Abi, sizin İdil ile alıp veremediğiniz ne? Aranızda kimsenin anlayamadığı garip şeyler oluyor. Sanki ikinizde birbirinize karşı bir şeyler hissediyorsunuz ama bunu söylemeden boş veriyor gibisiniz." Serkan da ona katıldı. "Anıl çok haklı. Yani her bir görevde ikinize de bir şeyler oluyor özellikle İdile. Sanki sana karşı boş değil Emre. Bunu benim gözlemlerime dayanarak söylüyorum o kız sana bir şeyler hissediyor adım kadar eminim. Her bir tartışmanıza uzaktan şahidiz ve İdil her seferinde ya garipsiyor, ya utanıyor, ya sinirleniyor."
"Biz ona aşık siniri diyoruz canım," dedi Anıl. Başımı iki yana sallayarak teorilerini reddettim. "Saçma teoriler üretmeyin kafanızda. Yok, öyle bir şey!" diyerek ayağa kalktım ve mutfağa yöneldim. Aslında haklı olabilirler miydi? İdil ile her burun buruna geldiğimde garip hissediyordum. Gerçekten oda bana karşı bir şeyler hissediyor olabilir miydi?
Akşam olmaya başlamıştı. Murat abinin araması ile telefonu hemen açtım. "Emre, hiç konuşmadan sadece beni dinle daha sonra telefonu kapatmam gerekecek. William hakkında yeni bilgiler öğrendim. William'ın iş ortaklarından birini tespit ettik. David Grey adını kullanıyor. Bugün Almanya' da bulunan çok lüks bir baloya katılacak, sende İdil ile orada bulunacaksın. O bu gün özel izin kullanıyor, ben telefonu kapatınca hemen onu ara ve işe koyulun. Sana diğer bilgileri mesaj atacağım." Diyerek telefonu kapattı. Bende hemen dediğini yaparak İdili aradım. "Efendim Emre," diyerek telefonu açtı. "İdil acilen eve gelmen gerekiyor," diyerek suratına telefonu kapattım. Bu yaptığıma çok sinirlenecekti ama kapatmasaydım bana bir dünya soru soracaktı bunları gelince konuşmak daha mantıklı olurdu. Bahçede bulunan çardağa oturdum ve onu bekledim. Geldiğinde bana doğru hızla yürüdü. "Bu kadar önemli olan ne bilmiyorum ama bir daha suratıma telefonu kapatma!" diyerek bana birazda olsa sesini yükseltmişti. Tam karşıma oturdu ve kafasını dikleştirdi.
"İdil senle şu an hiç tartışmak istemiyorum. Bugün özel izinde olduğunu biliyorum ama önemli bir işimiz çıktı. William hakkında yeni bir duyum aldık. William'ın iş ortaklarından birini tespit ettik. David Grey adını kullanıyor. Bugün Almanya' da bulunan çok lüks bir baloya katılacak, bizde onu takip edeceğiz. Şöyle bir sorunumuz var bu balo senin bildiğin normal balolardan olmayacak. Orda herkesin bir eşi olmak zorunda, bu sebeple senle ben oraya nişanlı olarak gideceğiz." Bu söylediğime şaşırmıştı. Tabi, şaşırması çok normaldi. "Şaka yapıyor olmalısın kesinlikle olmaz."
"İdil lütfen bana zorluk çıkartma. Gerekli kıyafetler odanda bulunuyor hazır olduğunda senle aşağı katta buluşalım." Deyip ayağa kalktım.
Üst kata çıkarak Lacivert takım elbisemi giyindim. Parfümü sıkıp, kol saatimi taktım. Saçlarıma hafif yukarıya tarayarak dikleştirdim. Hazırlanmam bitince aşağı indim. Birkaç dakikanın sonunda merdivenlerde duyduğum topuklu ayakkabı sesiyle arkamı döndüm. İdili görmemle olduğum yerde kala kaldım. Onu baştan aşağıya süzdüğümde beni garipser gibi bakmıştı. Ona seçmiş olduğum lacivert takım üstüne tam oturmuştu, Ela gözleri ve sarı saçlarıyla gayet güzel görünüyordu. Yanıma yaklaştığında hala ona bakıyordum. Boğazını temizlediğinde kendime gelemem iki saniyemi aldı. "Bu elbiseyi sen mi seçtin?" diye sordu. "Ben seçtim ve sana bu kadar çok yakışacağını tahmin etmedim," dedim. Bana gülümsemişti. "Sende çok yakışıklı ve benle uyumlu görünüyorsun. Peki, elinde tuttuğun o kutu ne?" Elimdeki kutuyu açtığımda içindeki iki adet yüzüğü görmüştü. "Bunlar bizim gerçek ama sahte olan nişan yüzüklerimiz." Kutunun içindeki yüzüğü çıkarttım ardından elini tutarak yüzüğü parmağına taktım. Elindeki yüzüğe hayretler içinde bakıyordu. "Emre bu yüzük çok güzel." Dediğinde bende ona hafifçe gülümsedim. Diğer yüzüğü de kendi parmağıma taktıktan sonra son kez ona baktım. Kapıdan çıkarak arabaya bindik. Bu sefer özel bir piste gitmiştik. Geçen seferki uçağa binerek Almanya'ya doğru yola çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Felaketteki Aşk
Genç KurguGenç bir kız, karmakarışık duygular... Huzuru sağlamak için kendi hayatını riske atan insanlar... Heyecan, macera ve tutkulu bir aşk! Gizli, zorlu görevler. Cinayetler ve daha fazlası Bu kitapta. İdil, önce hayatıyla sınanacak ama zaman içinde...