o n d o k u z.

63 21 185
                                    

Hello!! Diğer bölümü bilgisayardan yazmıştım ve 1 saatimi almıştım ama eğlenceli ya, daha çok ciddi oluyorsunuz falan fotoğraf çekip instaya atmak da çok güzel ehem.

Her neyse başlar başlamaz konuşmaya başladım.

Bölüm Şarkısı;

Torna- Son Feci Bisiklet.

keyifli okumalarke💅

-

Luna'dan.

"Hazan sen soğanı, biberleri doğra, ben tavukları halledeceğim." diyerek ona emirler verirken önüme önlük bağlamıştım.

"Gel buraya." diyerek onu çağırdım ve ona da önlük bağladıktan sonra onu geri yolladım ve tavukları doğramaya devam ettim.

"Bu tavukları kesilmiş ve küp küp şeklinde almak senin aklına nasıl gelmedi anlamıyorum?" derken söylenerek tavukları kesiyordum.

"Yemekle uğraşmayı seviyorum, her şeyi ben yapayım istiyorum." diye konuştu soğanı kesmeye devam ederken. Soğan gözünü yaşartmıştı ve gözünden bir damla aktığında güldüm. Peçeteyi kopararak yaklaştım ve gözündeki yaşları silip peçeteyi çöpe attım.

"Sen de hiç dayanamıyorsun bu soğana ya Hazan, eskiden de öyleydin." dediğimde duraksayıp derin bir nefes aldım. "Her neyse, biz şimdiye bakıyoruz, geçmiş geçmişte kaldı. Biz günümüze odaklanıyoruz." diyerek durumu kötüleşmekten kurtardım.

"Hazan daha biberler var, soğanları bana ver istersen." dediğimde elini 'dur' dercesine kaldırdı ve bana bir 'ben yaparım' bakışı atıp yapmaya devam etti.

"Peki," dedim ve önüme dönüp tavukları hallettim.

"Bitti bu, kremanın sosunu yapmaya geçiyorum ben. Sen de bibere seneye geçeceksin herhalde." diye ima yaptıktan sonra ellerimi güzelce yıkayıp makarnanın sosuna başladım.

Ocakla ilgilenirken makarnaları da haşlamaya koymuştum. Sosu karıştırırken Hazan'ın arkama geldiğini hissettim. Kollarını belime doladı ve başını omzuma koyup yapışımı izlemeye başladı.

"Biberleri yaptın mı Hazan? Yapmadan sarılma falan yok sana." diye söylendim.

"Yaptım, salataya geçeceğim sonra. Yaptıktan sonra ödülüm var mı?" diyerek beş yaşındaki bir çocuk gibi konuştu.

"Sana kocaman bir pasta alacağım, hem de çikolatalı." diye dalga geçtim onunla.

"Doğum gününde alacağız zaten güzelim." diyerek beni susturmuştu.

"Evet, o da yaklaştı." dedim iç çekerek. Sonunda doğum günümü Hazan ile kutlayabilecektim.

"Burası çok güzel, hem deniz kenarı hem de çok fazla trafik ve ses yok. Sadece biz varız, bir de kedi sahipleniriz. Geçenlerde yolda bir kedi görmüştüm, minicikti. Yani bizim evin oralardaydı, hâlâ varsa onu mu sahiplensek acaba? Hem beni çok sevmişti, bence seni de sever." diye konuştum heyecanlı bir şekilde anlatırken.

"Olur, bir de küçük bir kedimiz olur. Hatta kuş, balık, hamster, köpek, kaplumbağa, tavşan hepsi olur." dediğinde garip garip bakmıştım.

"Hazan, evi hayvanat bahçesine çevirelim demedim sevgilim." diyerek garip bir ses tonuyla konuştum.

Hemen olayları abartıyordu bu çocuk.

"Sen çiçekleri seversin, buranın balkonuna bir sürü saksı ve çiçekler alırız. Beraber bakarız," diyerek hayaller kurmaya başlamıştı. Sarılırken aynı anda sallanmaya başlamıştı.

"Başım döndü Hazan, hayalleri yemekten sonra kuralım lütfen. Gidip salatayı yapar mısın?" dediğimde biraz ofladı ama sonra benden ayrılıp salata yapmaya gitti.

-

Yemek bitmişti. Beraber koltukta oturup ev hayalleri kuruyorduk. Şimdi ise konu bebeğimizin ismini koyar gibi kedimizin ismini seçmekteydi.

"İki isimli olsun işte ne güzel?" diyerek söylendim.

"Yeni doğmuş çocuk mu Luna bu?" dedi bana Hazan.

"Sus ya, sen adına gezegen isimleri veriyorsun ben deyince de beğenmiyorsun. Bunu sonra konuşalım." dedikten sonra onu elinden tutup koltuktan kaldırdım ve kapının yanına getirdim.

"Yağmur durmuş, gel biraz sahile bakınalım." dediğimde beni onayladı ve ceketlerimizi giyip evden çıktık ve sahile yürümeye başladık.

Kim bilebilirdi sabah tartıştığımız bir günün gecesini?

Telefonlarımızı şarj etmek için evde bırakmıştık, sahilde bir iki insan daha vardı ama biz biraz daha ilerleyip kimsenin olmadığı bir şezlong bulup oturduk.

"Saat epey geç olmuş, şuradaki insanlar da gidiyor baksana." diyerek o tarafı işaret ettim. İnsanlar eşyalarını toplayıp sahilden ayrılmışlardı.

"Yalnız kaldık, ama bundan şikayet etmiyorum." diyerek şezlonlarımızı yan yana getirdi ve kollarını belime doladı.

"Sen çok iyi taş atıyordun sektirerek, göstersene yeteneklerini." dediğimde ayağa kalktı ve yerden uygun taşları bulup denize fırlattı. Taş baya sekmişti.

"Ben beceremiyorum bir türlü." diyerek elime aldım.

"Basketbola top atar gibi tutmayacaksın onu," dedi ve yaklaşıp beni doğru pozisyona getirdikten sonra taşı atmıştım. Üç kez sekmişti ama sekmişti işte.

"Sonunda." diyerek oh çektim.

"Hadi eve gidelim, üşüdüm ben." diyerek şezlonga oturdu Hazan.

"Çok çıtkırıldımsın Hazan." dedikten sonra yanına oturdum ve ona yaklaştım.

"Yaklaş bakayım, üşüdün mü diye bakacağım." diyerek yaklaşmasını bekledim. Burnuna elimle baktım ve üşüdüğü kanısına vardım.

"Geçmiş olsun, üşümüşüz teşhisi koydum dostlar." diyerek güldükten sonra ciddileştim ve kollarımı boynuna dolayıp yüzünü izlemeye başladım. O da benim yüzümü izlemeye başlamıştı. Belimdeki kollarını sıkılaştırdı. Ben ise gülümseyip dudaklarına yaklaştım.

O ise, eğilip dudaklarımızı birleştirmişti. Kalbim sanki atmayı bırakmıştı ya da ben heyecandan öyle hissediyordum.

Geri çekilip alınlarımızı birbirine yasladım.

"Benim uykum geldi Hazan, eve gidelim." dedikten sonra ayağa kalkıp eve doğru yol almaya başlamıştık. Kimse yoktu, sadece dalga sesleri ve biz vardık.

Ama bu sefer kimse yok değildi, o vardı ve onun olması bütün kalabalıklardan daha güzeldi.

"Kalbini bana ver, şüphelerine değer
Herkese bileniyorum
Hepsine bi' yetersin, kalanına da
Sen ne kadar özelsin, ne fena
Bilmediğimi sanma, kimselere inanma
Bileniyorum."

-

Siz oldunuz nişan yüzüğünüzü seçmeye gidiyoruz.

Good night askolarim

-Gecenin Yazarı.

kimse yok- yarı texting✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin