Yorum yapıp görüşlerinizi belirtmeyi unutmayınn. İyi okumalar. 💕
-Duydunuz mu? On birlerden birkaç kişi disipline gidecekmiş.
-Nasıl ya? Kimlerin gideceğini biliyor musun?
-Onu bilmiyorum ama bir olay olmuş...
-Belki açıklarlar...
Dedikodular yayıldıkça yayılmaya başlamıştı. Tamam, ben zaten disipline gidecektim kesin ama diğer kişi kimdi? Benden başka birisi daha mı vardı olayı gören? Katille sadece ben vardım sanıyordum. Bu olay beni iyice meraklandırmıştı. Ayrıca o kız kimdi ve kim neden öldürmüştü?
-Disipline gideceklerden birisi on bir A'daymış. Bir kız...
-Olay ne zaman oldu?
-Dün gece olduğunu söylüyorlar.
Herkes konuştukça konuşuyordu. Haklı olarak. Ama olayın doğrusunu bilmiyorlardı. Ben bile olayın içinde bulunmama rağmen hiçbir şey bilmiyordum. Teori üretip duruyorlardı. Bense koz vermemek için elimden geleni yapıyordum. Bu sabah olanlar hakkında hiçbir şey konuşmuyor, olay hakkında konuşulan dedikodulara herkes gibi tepki vermeye çalışıyordum. Normal karşılarsam yaşayanın ben olduğumu düşünebilirlerdi.
Koridorda yürürken bu konuşulanları düşünerek sınıfıma girdim. Cesedin bulunduğu sınıf...
Bayıltılmıştım. Sabah okula erkenden gelen müdür ve bazı öğretmenler beni bahçede baygın halde bulmuştu. Beni kendime getirince hastaneye götürmüşlerdi. İyi olduğumdan emin olunca evime bırakmışlardı ama okula mutlaka gelmem gerektiğini sıkı sıkı tembih etmişlerdi. Tabii ki edeceklerdi, o saatte kanlı ayak izlerinin olduğu bahçede baygın olarak bulunmuştum. Cesedi de gördüklerinde iş ilerlemişti.
Cesedin bulunduğu yerden bahçeye kadar giden iki farklı ayak izi yolu vardı. Biri benim diğeri de katilindi. Ayakkabımdaki kanı görmeseler onları cesedin yanından çıkmadığıma inandırmaya çalışacaktım ama hem ayakkabımda kan vardı hem de... Güvenlik kamerası denen bir şey vardı.
Eve geldikten sonra kan kokusundan kurtulmak için duş almıştım. Cesetle çok uzun süre aynı yerde bulunmamıştım. Belki on dakika bile etmezdi ama yine de temizlenme ihtiyacı duymuştum.
Yeterince sabun koktuğumdan emin olunca çıkıp temiz kıyafetler giymiştim. Oldukça günlüktü. Kahverengi kazak ve gri bir eşofman. Çantamı hazırlayıp birkaç fıs parfüm sıkarak evden çıkmıştım.
Kahvaltı etmeden çıkmıştım çünkü gördüklerimden hemen sonra kahvaltı yapmak istememiştim. Muhtemelen midem bulanırdı.
Evdeki işleri hallettikten sonra oldukça acele bir şekilde okula gitmiştim. Her şeyi görmeme neden olan ödevi teslim ettiğim için notum yüksek olacaktı diye umuyordum.
Umuyordum çünkü ders yoktu. Ve şu an ben buradaydım. Tekrar sınıfımdayım. Tek başıma. Herkes bahçedeydi. Çantalarını bile bırakamamışlardı. Okula kimsenin girmemesi istenmişti. En azından gerekli izler alınana kadar.
Sınıfın kapısından tüm sınıfa baktım. Yerde izi kalmış kanlara... Saklandığım duvara... Kırılmış bardağa... Peşimden sınıfa gelen kişi düşünce dağılan sıra ve sandalyelere... Sınıftan başlayarak bahçeye kadar giden kanlı ayak izleri sabah benden sonra temizlenmiş olmalıydı.
Artık bahçeye inmem gerekti. Bizim sınıflarımızın olduğu kat en üst kattı. Aşağı kata indim. Birinci kata inmek için merdivenlerin başına geldiğimde kolumda bir el hissettim. Hızla arkamı döndüm. O... Sabah gördüğüm kapüşonluydu... O, katildi! Çığlığı basacakken ağzımı eliyle sıkıca kapayıp beni duvara yasladı. Sesimi çıkarmaya çalışıyordum ama olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Draması
Novela Juvenil"Ayrılmak yok." Diye tekrar ettim onun gibi gülümseyerek. Bakışları dudağıma indiğinde yüzünde ciddi bir ifade oluşmuştu. Yavaşça boynuma yakın bir yere geldi elleri ve orada durdu. Hızlanan kalbim nefeslerimi de düzensizleştirmişti. Kesik nefesler...