Sabahın erken saatleriydi. Saat beş buçuğa geliyordu.
Bu aralar dersleri epey boşlamıştım. Durumun farkına vardığımda biraz geç olsa da en sonunda çalışmaya tekrar başlamıştım.
Bugün sabahın bu saatinde okula gidecek olmamın nedeni de buydu. Son güne bıraktığım proje ödevim.
Teslim tarihinin son günü geçen hafta cuma günüydü ve bugün pazartesiydi. Zamanında getirmezsem notum epey düşecekti. Teslim tarihinden önce öğretmenler odasına bırakmamız, öğretmene ulaştırmamız gerekiyordu.
Bu yüzden az önce okula gelmiştim ve şimdi bomboş okulda tek başıma merdivenlerden çıkıyordum.
1. kattaki öğretmenler odasına girdim. Yakalanma olasılığım olduğunu düşünmüyordum. Bu saatte burada kim olurdu ki? Sadece tuhafıma giden şey, güvenliğin olmaması ve okulun hem bahçe hem de bina kapısının açık olmasıydı. İşime gelmişti ve ben de girmiştim. Şimdilik pek sorgulamayacaktım.
Karanlık koridora bir göz atıp öğretmenler odasının ışıklarından bir tanesini yaktım. Ödevimi teslim edeceğim hocanın masasının yanına gittim. Neyse ki cuma gününden ödevi verenlerin ödevi hâlâ masada duruyordu. Muhtemelen on taneye yakın dosya vardı. Benimkinin şimdi bırakıldığı anlaşılmazdı bile.
Dosyamı bıraktım ve kapıya ilerledim. Çıkacakken son anda adımı yazmayı unuttuğumu fark edip geri döndüm. Hızlıca bir tükenmez kalem alıp adımı yazdım ve kalemi geri yerine bıraktım. Rahatça bir nefes verdim. Bundan sonra akıllanmalıydım çünkü son güne ödev yetiştirmek cidden riskliydi. Hele ki daha gün ağarmamışken bomboş okula gelip teslim etmek...
Tekrardan kapıya ilerledim ve öğretmenler odasından çıktım. Girerken açık bıraktığım buzlu cam kapıyı arkamdan kapatıp tekrardan koridora göz attım. Kimse yoktu. Sınıflar kilitliydi. En azından ben öyle biliyordum. Her zaman kilitli olan öğretmenler odası, bugün nedense şansıma, kilitli değildi. Bu durum cidden komik gelmeye başlamıştı.
Acaba ben mi her gün kilitleniyor sanıyordum? Aslında okulun dış kapısı dışında içerde hiçbir yer kilitlenmiyor muydu?
Yine de öyle olamazdı çünkü bir keresinde montumu unutmuştum ve okul kapandıktan dört saat sonra aklıma gelmişti. Almak için geri döndüğümde ise her yer kapalıydı ama bugün farklıydı. Bugün ki durum umarım başıma bela açmazdı.
Aşağı inmek üzere merdivenlerden inecekken tuhaf bir ses duydum. Sanırım üst kattan geliyordu ve ne sesi olduğunu anlamamıştım.
Akıl kârı olan hızlıca okuldan çıkıp gitmekti tabii ki de. Ödevi yerine koyup işimi bitirmiştim zaten. Sesi boş verip geri dönecekken konuşma sesleri duydum.
'Neden ben? Bırak beni!'
Olduğum yerde kalmıştım sanki. Yüzüme sıcak basıyordu. Kısa bir ses gelse uzun sürmedi ve sesler kesildi. Kaçmam gerekiyordu ama bacaklarım kilitlenmiş gibiydi. Bir süre kimse gelmeyince yukarı çıkmaya karar verdim.
Üst kata yani son kata geldiğimde merdivenlerin başından bütün koridora göz attım. Görünürde kimse yoktu. Az önce duyduğum seslerden sonra sadece adım sesleri gelmişti ve sonra sesler gitmişti. Kesilen seslerle rahatlasam mı endişelensem mi kararsız kalmıştım. Sesin geldiği kişi ya gitmiş ya da bir yerlerde bekliyor olabilirdi. İlkinin olmasını umuyordum.
O an gözüme aralık duran kapı takıldı. Tüm kapılar kilitlenmişti diye biliyordum. Belki de öğretmenler odasında olduğu gibi sınıf kapıları da açıktı?
Eğer kapıyı açan bir personelse mutlaka geri kapatırdı. Öğrenci olamazdı çünkü anahtar bizlerde yoktu. Bunun kasıtlı yapılan bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştım. Tamam okulun açık olması ve adım sesi olması normaldi aslında. Belki idareden birilerinin acil halletmesi gereken bir şey vardı? Yine de benim varlığımı fark etmesi ve çoktan disipline gideceğim konusunda bir ton azar çekmesi gerekirdi. Neyse ki bu olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Draması
Novela Juvenil"Ayrılmak yok." Diye tekrar ettim onun gibi gülümseyerek. Bakışları dudağıma indiğinde yüzünde ciddi bir ifade oluşmuştu. Yavaşça boynuma yakın bir yere geldi elleri ve orada durdu. Hızlanan kalbim nefeslerimi de düzensizleştirmişti. Kesik nefesler...