30

131 26 43
                                    

Meşhur (?) yoyolu bölüm ve annemin Yoyo'dan hazzetmemesinin nedeni

Önce durgunluk vardı.*

Öfkem, gün geçtikçe arttı. Sessiz ve sakin tavrım, annemi ne zaman görsem, gittikçe öfkeye evrildi. Normal zamanda da durduk yere, özellikle regl dönemlerimdeyken, ergenlik kaprislerimi arttırıp dünyayı herkese dar etmeyi hedeflerdim. Bunu yüzde elli oranında başarırdım da. Bir keresinde diş fırçamı çöpe attığı için anneme köpürmüş ve ağlamıştım. Saf öfkeden. Bir keresinde de duş çıkışı saçımı açamadığım için tarak saçlarımın arasında dururken dakikalarca ağlamıştım. Saf acıdan. Bir keresinde de üvey Ruhi kafama basketbol topunu attığı için krize girmiş ve bir tutam koparacak kadar çok çekmiştim saçını. Tabii o, bu sebeple ağlarken annem gelmişti ve ona da köpüre köpüre kusmuştum saf nefretimi. Acayip zor bir çocuk olduğumu kabul ediyorum bazen. Özellikle etrafa elime geçeni savurduğumu ya da avuç içimi önüme gelen her yere vurduğumu hatırladığım zamanlarda.

Durgunluk yerini öfkeye bırakırdı.

Genelde yüzleşme konusunda hiçbir zaman iyi olmamıştım. Yani hayatımın her anında bambaşka bir sırrı keşfetmiyor ve bu sırrın peşine düşüp de insanların gerçek yüzlerini ortaya çıkarmıyordum. Hayatım daha ufak ve sıkıcı bir ergenlik döneminden ibaretti ve öfkem saman alevi gibi bir anda yanar, anında sönerdi. Yavuz'un annemle ilgili söylediklerinden önce de yıldızımızın bir türlü barışık olmadığı belliydi. Çoğunlukla yan yana gelir, sanki dakikalar önce kavga etmemişiz gibi hayatımızı sürdürürdük. Aramızdaki ilişki, sakin bir durgunluk hâlinden bir anda parlayan öfke nöbetlerine evrilir ve hemen ardından öfkemiz söner, sakin bir durgunluk hâline geri dönerdik.

Sanki anne-kız arasındaki ilişkinin normali bu gibiydi.

Bu yüzden sonraki günlerde annemle ne zaman yan yana gelsem, Yavuz'un söyledikleri, zihnimde canlandı ama orada öylece kaldı. Annem, hayatıma hükmetme konusunda oldukça iyiydi ve bu yüzden Yavuz'un söylediği hiçbir şey yanlış gelmiyordu. Yavuz, kendini bok gibi hissettiği dokuz yaşındayken onu benden uzaklaştırmıştı ve bu, nedeni her ne olursa olsun, kabul edilemezdi.

Edilmemeliydi.

Garip bir şekilde normaldi de.
Ben de bunu, yapabileceğim tek bir cümleye yordum: Belki de her şeyden önce zihnin arkasına saklanmış, keşfedilmeyi bekleyen birçok anı vardı.

Buna da geleceğiz.

***

"Ruhi gelecek." dedi annem, kendine kattığı bir tas mercimek çorbasıyla masaya geçerken. Bir parça limon aldı ve çorbaya sıktı. Kaşığıyla karıştırırken dikkati yemeğindeydi. "Odasını temizlememiz lazım."

Annemin bana bakacağını hesaba katmadan gözlerimi yukarı çevirdim. Bir an bakıştığımızda gerginlik oldu.
"Ne o?" dedi kaşlarını çatarak. "Şımarma Cansel, ayağımın altına alırım seni."

"Hiçbir şey demedim!"

Anlık yükselişimle tabii ki iyi karşılanmadım. "De bi' de!"

"Sana ne diyebiliyorum ki." Elime aldığım kaşığı masaya sertçe bırakıp ayaklandım.

"Nereye?" dedi annem, kızınca neden bu kadar değişiyordu anlamıyordum. Düzgün bir merak sorusu onun ağzında öfke dolu bir şamara çevriliyordu.

Arılar ve ErkeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin