2.2

4.9K 280 51
                                    

22. Bölüme ne ara geldik hâlâ inanamıyorum. Bazen aklıma hiçbir fikir gelmiyor o yüzden bölüm yazasım da gelmiyor açıkçası ama sizin için yazmaya çalışıyorum. Birde bazen kafam duraksıyor. O yüzden yazım yanlışları için hepinizden özür dilerim.

Bölümü çok geç attığım için sizden ayrı bir özür diliyorum. Telafi etmeye çalışacağım.

Umarım beğenirsiniz. Lütfen oy verip yorum yazmayı unutmayın.

İyi okumalarr!

***

Arabanın içerisinden dışarıya attım kendimi. Arabanın içerisinde sebepsizce daralmış, nefes alamamıştım. Yüzümü gökyüzüne çevirdim
Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Birkaç saniye bekledim ve gözlerimi açtım. Bakışlarımın yönünü Zümra'ya çevirdim.

Arabanın içinde hiç konuşmamıştı fakat bir tepki de vermemişti. Bir şeyler karıştırıyordu. Birazdan sorgu odasına geçince her şeyi öğrenecektik fakat benim bu durumu Yiğit ile konuşmam gerekiyordu. Bakışlarımı Zümra'dan çektim ve Yiğit'e çevirdim.

Dikkatlice mimiklerini incelemeye başladım. Kaşlarını çatmış bir şekilde Zümra'yı süzüyordu. Sanırım o da benim gibi kuşkulanmıştı. Yüzünden bile anlaşılıyordu Zümra'dan kuşkulandığı.

Öksürerek boğazımı temizledim. Yiğit'in dikkatini çekmiş olmalıyım ki Ahmet'i kaldırdı ve ensesine elini koyarak başını aşağı sarkıttı. Kendimi polis gibi hissetmiştim bir an. Bu düşünce dudaklarımda tebessüm oluşturdu.

Zümra'nın yanına doğru ilerledim ve yavaşça elini tuttum. Tebessüm ettim ve yüzünü incelemeye başladım. Ne bir iz vardı ne de bir yara. Hiçbir şey yoktu yüzünde. Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim ve elimle Zümra'nın saçlarını okşadım.

"Asena!"

Duyduğum sesle irkildim. Hızla arkama döndüm ve Yiğit'in yüzünde bakışlarımı gezdirdim. Sesi çok kalın çıkmıştı. Bu ses benim bile korkmamı sağlıyordu. Ahmet ne yapacaktı acaba?

"Geliyoruz!"

Zümra ile beraber karakolun içine doğru yürümeye başladım. Yiğit Ahmet'i tutmuş bir şekilde yürümeye devam ediyordu. Birkaç sivil Yiğit'e baksa da o takmadan yürümeye devam etti. Asker olsaydım bende öyle hissederdim.

Karakolun içine girince Yiğit bir polisin yanına doğru yürüdü. Parmaklarımı Zümra'nın eline iyice sardım ve ilerideki koltuğa doğru adımlarımı yürüttüm.

Koltuğa oturdum ve Zümra'yı da yanıma oturttum.

"Yiğit Abi'n gelesiye kadar saçlarını örmemi ister misin?"

Birkaç saniye düşünüyormuş gibi yaptı. Tebessüm ederek cümlemi onayladı. Arkasına döndü ve saçlarını yüzüme doğru savurdu.

"Tokan var mı canım?"

Sorduğum soruyla hafif bir gerildi. Ellerini montunun cebine attı ve karıştırmaya başladı. Eline toka gelmiş olmalı ki mutlulukla gülümsedi. Tebessümüne karşılık verdim. Elindeki tokayı aldım ve bacağımın üzerine bıraktım.

Parmaklarımı tarak niyetine kullandım ve saçlarının arasından geçirdim. Küçükken okula giderken saçlarımı hep örerdim. Şimdi ise kendi saçlarımı değil, bir başkasının saçlarını örüyordum.

FISILTI |Ara Verildi...|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin