TEKRAR KARŞILAŞTIK

80 9 16
                                    

Pinterest hesabım: bunnyjk97jklover

Bu bölümdeki her şey hayran kurgudan ibarettir.

İyi okumalar :)

_______________________________________


Hyunjin

    Ah Felix. Ah benim tek güzel yanım. Her şeyim. Ona bakarken aklımda canlananlar bunlardı. Kim bilebilirdi ki benim gibi bir katilin tek zayıf noktasının Felix gibi biri olmasını. 

   Başını yasladığı camdan onu izliyordum. Ne kadar da masumdu öyle. Gözlerim elimdeki zarfa kaydı. Onu içeriye bırakmak amacıyla otobüsün kapısına doğru yürüdüm. 

   Felix'i uyandırmak istemiyordum. Hatırlamalıydı. Eskiden olduğu kişiyi hatırlamalıydı. Yanımda olduğu günleri hatırlamalıydı. Benim olduğu günleri. 

    Felix'in koltuğunun yanına ulaştığımda içimdeki istekleri durdurmak katlanılmazdı benim için. Saçlarını okşamak istiyordum. Çillerinde parmaklarımı gezdirmek istiyordum. Her haliyle mükemmeldi Lee Felix. Hayatımın sonuna kadar orada öylece durup izleyebilirdim onu. Eğer sonunda bana geri dönecekse yıllarca bekleyebilirdim onu. Onun için tüm dünyayı karşıma alacak kadar sevebilirdim ben onu.

     Yavaşça elimdeki zarfı yanındaki koltuğa koydum. El çantasını elime alıp içini açtım. Tahmin ettiğim gibi telefonu içindeydi. Hattını çıkarıp kolayca elimle kırdım ve cebime attım. Ardından da telefonunu çantaya geri koyup çantasını da zarfın üzerine koltuğa bıraktım. 

   Tekrar baktım ona. Yüzünün her santimini ezberlemek istedim. Göz kapakları titredi. Uyanmak üzere olduğunu anladığımda sessizce indim otobüsten ve küçük görünen kulübeye doğru hızlı adımlarla yürüdüm. 

   İçeriye girdiğimde paltomu hemen kapının yanında duran askılığa astım ve girişteki ufak tezgaha kalçamı yaslayıp onun olduğu yere doğru baktım. Hala uyuyordu ama hareketlendi. Yavaşça göz kapaklarını araladı. Uzak bir mesafede değildim bu yüzden her hareketini incelemek benim için daha da kolaylaşıyordu. 

    Başını kaldırdı camdan yavaşça. Etrafına bakındı. Zarfı fark etmesini bekledim. Bir-iki dakika sona fark ettiğinde ilk olarak dışını inceledi. Ardından yavaşça notu açıp okumaya başladı. Yüz ifadelerini pek seçemiyordum ama gördüğüm kadarıyla resmen dehşete düşmüştü. Oysa ne çok severdi ona yazdığım mektupları. Hepsini saklardı. 

    Otobüsten inişinden etrafı kontrol etmesine kadar her hareketini inceledim. Takıntılı mıydım ben? Hayır, yalnızca seviyordum o kadar. 

    O kulübeye yaklaştıkça içim içime sığmaz olmuştu. Ne olursa olsun çabalayacaktım. Felix tekrar ait olduğu yere dönecekti. Benim yanıma.

    Yavaşça kulübenin kapısı açıldı. Yüzümdeki gülümseme o kadar genişti ki dışarıdan bir psikopata benziyor bile olabilirdim. Sarı tutamlarını gördüm. Yavaşça içeriye adımı attı ve başını kaldırdı. Başını kaldırmasıyla yemyeşil gözleri benimkilerle buluştu.

 ''Hoş geldin Lee Felix. Sadece Felix dememde bir sakınca olmaz umarım?'' 

   Benim yüzümdeki gülümseme yüzünden adeta yanaklarım yırtılacakken Felix dehşete düşmüş bir şekilde bana bakıyordu. Yaslandığım yerden doğruldum ve ona doğru bir adım atmaya yeltenmişken Felix bir anda dengesini kaybetti. O yere düşmeden yanına koşup hızlıca tuttum bedenini. 

''Felix?'' Hareket etmesini umdum ama hareket etmedi. Muhtemelen şoktan ötürü bayılmış olmalıydı. Sakince pantolonumun cebinden telefonumu çıkarıp hızlıca arama yerine girdim. Rehberden Minho'yu bulup telefonu kulağıma dayadım. Çok geçmeden telefon açıldı.

Start From Scratch/HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin