HyunjinMinho'yu aradıktan hemen sonra kendimi Kim Entartaiment'tan dışarıya attım. Felix'in de söylediği gibi o telefondan iki gün sonra konumunu sonunda bulabilmiştik.
Bunun için Namjoon'a minnettardım.
Siyah Audi'ye binip hızlıca kemerimi taktım. Tam gaz sürmeye başladım kimseyi beklemeden.
Evet, tehlikeliydi belki ama bekleyecek bir dakikam bile yokmuş gibi hissediyordum.
Bulduğumuz konumu navigasyon'a ayarlamış ve tam gaz sürüyordum. O Chris şerefsizinin ona ne yapmış olabileceğini düşünürken daha çok sinirlenmekten alıkoyamamıştım kendimi.
Son beş dakika. Beş dakika sonra kurtaracağım seni Felixie. Beş dakika daha dayan sadece.
Telefonum çaldı. Arayan Minho olduğundan hemen açıp hoparlöre aldım.
"Efendim?"
"Neredesin sen?!"
"Beş dakika kaldı sadece. Yetişin bana."
"Beni beklemeden nasıl çıkarsın!"
"Çıkabiliyormuşum ki çıkmışım Min. Bekletme beni hadi."Telefon yüzüme kapandı. Birkaç dakika sonra ulaşacağım şeyin huzuru vardı üzerimde. Sinirliydim belki ama bunu dışarıya yansıtmayacaktım.
Arabayı durdurdum sert bir frenle. Ve hemen arabadan çıktım. Kemerimde iki silah vardı. Birini elime aldım ve temkinli bir şekilde eve yürümeye başladım.
Nasıl bir psikopat birini böyle bir yere kaçırır diye düşünüyordum fakat tam Chris'lik bir hareketti bu.
Etrafta hiçbir şey yoktu. Adeta dağ başındaydık. Bahçede çok sayıda çiçek ekiliydi ve her gün düzenli sulandıklarına emindim.
Zevkli psikopat.
Kapıyı yoklamadan önce pencerelerden içeriyi kontrol ettim. Görünürde kimse yoktu. İçime şüpheyle karışık bir korku tohumu ekildiğinde dayanamayıp içeriye girdim.
Ardına kadar açılan kapı karşısında yine birisi yoktu. Odaları kontrol ederek üst kata çıktım.
Üst katın merdivenlerinin yarısına gelmişken duyduğum ıslık sesiyle tüylerim diken diken oldu. Bu melodiyi biliyordum. Bu melodi Chris'in sinir krizi geçirdiğim zamanlarda bana yardımcı olması için bulduğu şarkı gibiydi.
Onu uzun zamandır görmemiştim. Aslında o gece Felix'i götürmesini istediten sonra onunla yüz yüze hiç görüşmemiştim.
Başımı hafifçe kaldırıp yukarıya baktım. Ve Bang Christopher Chan tüm asaletiyle karşımda duruyordu.
Silahımı ona doğrulttum. Aslında elim titriyordu. Saçmaydı belki. Onca insan için katil olan birinin ona ihanet eden kişiye doğrulttuğu silahı doğru düzgün tutamaması.
Ama yapamazdım. Karşımdaki kişi Chris'ken bunu yapamazdım. Chris hep benim manevi abim olmuştu. Her zaman yanımdaydı. O gün öyle bir şey olduğuna hala inanmakta güçlük çekiyordum. Darbe o kadar kötü bir yerden gelmişti ki. Ben darbe yememek için sırtımı ağaca yaslamamışken başıma yıldırım düşmesi gibi bir şeydi bu.
''Hyunjin-ah özledin mi abini?''
''Felix nerede?''
''Hadi ama çok sıkıcısın. Kardeşime bir şey yapacak kadar delirmedim ben daha sakin ol.''
''Lan daha ne yapabilirdin zaten? Beni hatırlamıyor bile?!''
''Yoo. Gayet hatırlıyordu valla.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Start From Scratch/Hyunlix
Fanfiction''Sevdiğinin seni unutması ne kadar kötüdür değil mi Hyunjin?'' ''Unutan değil belki ama unutulan çok acı çeker.''