ÖZEL BÖLÜM: CHAN'IN ANISINA

10 2 0
                                    




Felix   2 Ekim 2014

Son hazırlıkları da tamamladığımıza saati kontrol ettim son kez.
23.35

2 Ekim'in bitmesine son 25 dakika. Yani Chris'in doğum gününe son 25 dakikamız da diyebiliriz.

Koşar adım üst kata çıktım ve abimin odasının kapısını tıkladım.

"Uyuyorum." Dedi mayışmış sesiyle.

Şimdi ise benim oyunculuk zamanımdı.
"A-abi yardım et."

Aniden gelen seslerle kalktığını anladım ve koşarak aşağıya indim. Hemen peşimden geldiğini biliyordum.

"Felix!"

Ve ışıklar açılır.

İyi ki doğdun Christopher
İyi ki doğdun Christopher
İyi ki doğdun
İyi ki doğdun
Mutlu yıllar sana

Şok olmuş bir biçimde bize bakan abime daha fazla ciddi kalamadan kahkahalarla gülmeye başladık.

"Şimdi bittin Felix!" o da gülerek beni kovalamaya başladığında kaçmaya başladım bende.

"Hadi sevgilim kaç!" Hyunjin de oldukça eğleniyor ve elindeki pastayla bana tezahüret yapıyordu.

"Civciv kaç Kurt tut!" bizimkiler çoktan başlamıştı tekerlemeyi söylemeye.

Sonunda nefessizlikten durduğumda üzerime atıldı Chan.
"Demek beni kandırmak he? Bir de zaaflarımdan."

Birden beni gıdıklamaya başladığında kendimi tutamadan gülüyordum. Benimle beraber ekipte.

"Chan Hyung." Dedim gülmemin arasında.

"Saat on iki olacak hadi!" sonunda Chan beni bıraktığımda yorgunlukla yerde uzandım.

Sonunda hepimiz kalkıp Chan'ın etrafında daire olduk. Ben, Hyunjin, Minho, Jisung, Seungmin, Changbin, IN...

Sonunda saat tam 00.00 olduğunda Chan dileğini dileyip mumları üfledi. Ardından da küçük çaplı bir alkış tufanı koptu.

Şimdi sıra hediyelerdeydi. Arkamda duran küçük hediye pakedini abime uzattım.

Küçük bir müzik kutusu almıştım ona. İçerisine de annemin (yani onun annesinin) bir fotoğrafını koymuştum.

Annesinin fotoğrafını gördüğü anda bir gözyaşı usulca yanağından aşağıya doğru süzüldü.

Kollarımı açıp boynuna sardım. O da başını boyun girintime koyup sessiz sessiz ağladı bir süre.

"İyi ki doğdun Christopher."

&

Minho  /Jisung'un gruba katılışı

Yatağımdan sonunda çıkıp aşağıya inmeye karar vermiştim. Adımlarımı sürükleye sürükleye ilk olarak banyoya giderek yüzümü yıkadım.

İki gün önceki saldırıda yaralanmıştım ve o günden beri bir kere bile çıkmamıştım yataktan.

Yavaş adımlarla belime dikkat ederek aşağıya indim.

Changbin ve Seungmin oturmuş satranç oynuyorlar ,Jeongin ise elindeki rübik küpü çözmeye çalışıyordu.

"Selam millet." seslenmemle geldiğimi yeni fark etmişlerdi. Seungmin hemen kalkıp kolumun altından bana destek oldu.

"Kalkmamalıydın." dedi bir anne edasıyla.

"Boşverin çok sıkılmıştım. Chan nerede? Veya Felix'le Hyunjin?"

Derin bir nefes verdi üçüde. Kendimi umursamamamdan bıkmışlardı.

"Beraber eksikleri almaya çıktılar."

Bana neden haber vermemişler diye soracaktım ki vurulduğum gerçeğini hatırladım.

Yaklaşık yarım saat boyunca beraber oturup sohbet ettikten sonra kapı açılma sesiyle sohbetimiz kesildi.

İçeriye ilk olarak ellerinde bir sürü poşet olan Hyunlix çifti girdi. Ardından Chan ve birisi daha.

Bir saniye birisi daha mı?

Kahve saçları ve kahverengi gözleri vardı. Saçları kulak hizasında, boyu da çok uzun olmasa da kısa sayılamazdı.

Yanakları tombik tombikti. Evet bir katile tombik dedirttiniz ya daha da bir şey demiyorum.

Sessizce Chan'ın yanında dikiliyordu. Ve lanet olsun ki çok yakışıklıydı.

"Arkadaşlar bu Jisung. Bizden biri."
Chan'ın konuşmasıyla bizimkilerin sinirlendiği belliydi çünkü sonuçta bize kararımız sorulmamıştı.

Muhtemelen herkes benim çıkışmamı bekliyordu ancak ben bir çift kahverengide kaybolmuştum.

"Yakında birbirinize alışırsınız. Ve tek boş yatak olan oda Minho'nunki. Minho eğer istemezsen beni-"

"Olur." tek kelime. Kabulleniş. Şaşkınlık nidaları.

Herkes şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Jisung ise geldiğinden beri ilk kez bana bakmıştı.

İlk başlarda tek kalmak için bir çok kavga çıkaran ben tanımadığım birini kabul ediyordum.

Görülecek duyulacak şey değil.

Hiçbir şey söylemeden kalkıp odama gitmeye yeltendim. Fakat Jisung'un yerinde olduğunu fark edince seslenme gereksiniminde bulundum.

"Gelmiyor musun Jisung? Yeni oda arkadaşın benim."

Jisung transtan çıkar gibi peşimden gelmeye başladığında zorlukla çıktım merdivenleri.

Arkamdan konuştuklarını duyabiliyordum.

"Sen iyi misin?" sonunda konuşan Jisung'tu. Ses tellerine eriyeyim be çocuk.

"Vuruldum sadece." dedim rahat bir tavırla.
"Ne?!" endişe hissettiğim sesi dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu.

Hızlıca bana yetişip destek olduğunda ses çıkarmadım.

"Neden bu kadar çekicisin ki?" fısıltıyla karışık sesini duydum Jisung'un. Ve duyduğum şey ayaklarımı yere çivilemeye yetti.

Yaptığının farkına varan Jisung kızarmaya başlamıştı. Durumu düzeltmeliydim.

"Sadece belim acıdı sorun yok devam edebiliriz." rahatlamayla karışık sesini duyduğumda mutlu olmuştum.

Tatlı çocuksun Jisung.

''Burası.'' dedim elimle yan taraftaki kapıyı gösterirken.

Yavaş adımlarla benimle beraber odaya girdi. Odada iki yatak vardı ve biri dağınıktı. Kendimi yatağımın üzerine bıraktım Jisung'un yardımıyla.

''Rahatına bak.'' normalde şimdiye birçok kural söylemem gerekirken nedense ona karşı kural koymak istememiştim. İsterse yatağımı bile alabilirdi.

Ve böylece hayatımın geri kalanını geçireceğim oğlanla aynı odada olduğumun farkına varamadan uykuya daldım.

_________________________________

Daha uzun yazmak isterdim canlarım ancak vaktim biraz kısıtlı eğer istenirse özel bölüm olarak ekiple ilgili geçmiş anılardan kesitler yayınlayabilirim.

Start From Scratch/HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin