FelixSeungmin'in içeriye girmesiyle herkes sessizleşti.
"Hoş geldin Seungmin." Hyunjin'e döndüm.
"Hoş bulamadım Hwang. Gene ne oluyor burada." dedi gözleriyle Minho'yu işaret ederekten.
"Seni de ayrı tutmamak gerek değil mi Seung?" konuşan demek yalan olurdu, bağıran Minho'ydu.
"Evet Minho evet sevgilini öldürmeye teşebbüs eden bendim." Sözleri de alaycı ifadesi gibi dalga geçercesineydi.
Minho ise ciddiye alınmamak ve dalga konusu olmaktan oldukça sıkılmış ve bu duruma fazlasıyla sinirlenmişti. Bu gözlerinden bile anlaşılıyordu.
Aslında Minho haksız sayılamazdı çünkü herkes şüpheli durumuna düşmüştü.
İçten içe Minho'yu anlıyor ve ona hak veriyordum.
Kafamın içerisinde değerlendirdim herkesi.
Christopher. Şüpheli konumunda değildi çünkü o artık ölüydü. Önceden olsa suçlayacakları ilk kişi olsa da şu an kimse bunu yapabilecek konumda değildi.
Hyunjin. Bütün olaylar olurken yanımdaydı bu yüzden o olmadığından emindim.
Jisung. İçeride yatan oydu. Her ne kadar iyi bir oyuncu olursa olsun Jisung'un birini öldürmeyeceğinden emin olduğumdan da onu da eledim.
Minho. Jisung'un bir vuruluşuna bu kadar tepki vermiş ve abimden sonra 30 dan fazla kişi öldürmüştü. Ve onu çok iyi tanıyordum. Şüpheli bile değildi.
Changbin. İhanet potansiyeli en yüksek kişi olarak görünse de aramızdaki en temiz kalpli ve düşünceli kişi oydu. Şüpheli olabilirdi ama emin olamıyordum.
Jeongin. Serseri ve tatlı halleriyle henüz yaşı küçük olan bir oğlandı. Yaşı daha çocuk sayılırdı belki de. Oldukça zeki ve becerikliydi. Ama ihanet edeceğini düşündüğüm birisi olmamıştı hiçbir zaman.
Seungmin. Kapalı kutuydu belki de. Oldukça akıllı ve rolünü iyi oynardı. Karşınıza almak istemeyeceğiniz bir düşmandı. Ondan şüphelenmiyordum çünkü bunca zaman bizi korumuştu.
Kahretsin şüpheli yoktu ki. İçlerinden biri o kadar iyi rol oynuyordu ki aklımıza gelmesi bile imkansızdı.
Derin bir nefes aldığımda Hyunjin'in mavilerinin ağırlığını hissettim üzerimde.
Kafa karışıklığıyla birlikte karşımdaki koltuğa adımladım. Herkes ayakta dikilmiş ve çıt çıkarmadan bana bakıyordu. Çünkü ne de olsa bulunduğumuz durumda aramızdaki en büyük hasarı alan bendim.
Başımı ellerimin arasına alarak saçlarımı karıltırdım. Uzamışlardı ve hala siyahlardı. Hyunjin'in saçlarımın bu renginden nefret ettiğini her seferinde bakışlarından anlayabiliyordum. Ama ondan sonra boyamak istememiştim.
Çevik bir hareketle ayağa kalktım ve Hyunjin'in yanına adımladım.
"Biraz dışarıda konuşabilir miyiz?" dedim fısıldarcasına.
Başıyla beni onaylayıp önden çıktı. Gitmeden Minho'ya bir sakin kal bakışı atmayı unutmamıştı.
Çıkmadan önce Minho'nun derin nefesini işittim. Kendini zor tutuyordu.
"Sorun ne?" dedi Hyunjin odadan çıktığımızda.
"Sorun sence de çok bariz değil mi? Kendi kardeşlerimizden şüpheleniyoruz." Dedim kardeşlerimiz kısmına vurgu yaparak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Start From Scratch/Hyunlix
Hayran Kurgu''Sevdiğinin seni unutması ne kadar kötüdür değil mi Hyunjin?'' ''Unutan değil belki ama unutulan çok acı çeker.''