MADALYONUN GÖRÜNEN YÜZÜ

22 5 1
                                    




Yaklaşık yarım saat önce

Minho

Bizi buradan uzaklaştıracaklar mıydı gerçekten? Hiddetle soludum. Beni gönderip onları öldürmeye çalışan kişiyle mi kalacaklardı. Manevi abimi elimden alan ve sevgilimi ölümün kıyısına getiren kişiyle.

Olacak iş değil.

Koridordaki hızlı adımlarımı sürdürürken duyduğum sesle aniden durdum. Seungmin'in odasının önündeydim.

Sessizce kapıyı dinlemeye başladım.

''Dediğini yaptım zaten ama Minho fark etmiş.''
''Evet ölmedi.''
''Sen şaka mısın zaten kendimi çok açık ettim.''
''Senin için bir maşadan farksızım.''
''Tamam bu sefer boynunu kese-''

Daha fazlasına dayanamadım ve kapıyı ardına kadar açarak içeriye girdim. Sinirden ellerim titriyordu.

Telefonu hızlıca kapatıp sakin bir tavırla cebine koyduğunu gördüğümde daha fazla dayanamayıp tüm gücümle yüzüne bir yumruk savurdum.

Attığım yumruğun şiddetiyle yere serilen Seungmin'i sorgulamaya gerek bile duymamıştım çünkü çok açıktı. Hain oydu.

Sinirimin geçmeyeceğini anladığımda Üzerine çıkarak bana bakmasını sağladım. Muhtemelen burnunu kırmıştım. Bir yumruk daha savurunca dudaklarından firar eden çığlığa kayıtsız kaldım.

''Değdi mi her şeye!'' diye bağırırken vurmaya devam ediyordum. Durup yakalarından tutarak hafifçe yerden kaldırdım onu.

Acı çekmesine rağmen güldü ve bana cevap verdi.

''Sen busun işte Lee. Öfke sorunları olan ve çevresindekilere zarar veren bir katilden fazlası değilsin. O gün de seni durdurmasaydım Jisung'u öldürecek olan sen değil miydin?''

Daha fazla konuşmasına dayanamayıp yumruk atmaya devam ettim. Birkaç çığlıktan sonra sessizliğe gömüldü.

Öldürmemiştim. Umarım.

Gözlerimin karardığını hissediyordum. Kan her yerdeydi. Ellerimde , yerlerde, yüzünde...

Seungmin haklıydı belki. Ben buydum. Öfkesiyle her şeyi berbat eden. Önündekini tanımayan. Fevri davranan. Ama bilmediği şey bu olmayı be istemedim. Ben zorunda kaldım.

Kapının açıldığını duydum. Sonrasında adımı seslendiklerini. Boğuktu sesler. Yanıma geldiler. Aldılar beni Seungmin'in üzerinden.

Duvar köşesine koştum. Oturdum, dizlerimi kendime çekip başımı kollarımın arasına gömdüm.

''Artık beni bulamaz. Görünmüyorum.''

Annemin bir çığlığını daha duydum. Yardım istiyordu. Ama ben bir çocuktum. Korktum. Çok korktum.

Yıllarca beklediğim babamın bir canavar olmasından korktum. Öyleydi çünkü.

Yavaşça başımı kaldırdım. Karşımdaydı her şey. Babam, annem... ve şahit olmak istemediğim bir manzara...

Gördüklerim o kadar iğrenç ve korkunçtu ki. Bir çocuk için kaldırması o kadar zor şeylerdi ki.

Annem, annemi kurtarmalıydım. Bir cesaretle ayağa kalktım. Mutfağa koştum ve bulabildiğim en büyük bıçağı aldım. Annemin çığlıkları kesilmişti. İçimdeki korkuyu yok saydım. Koşarak içeriye döndüm.

Start From Scratch/HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin