Felix
Hyunjin'in peşinden ilerlemeye devam ediyordum. Ormanlık bir alandaydık. Her ne kadar Hyunjin'e güvensem de tedirgin olmaya başlamıştım.
''Ne kadar kaldı?''
''Geldik.''Büyük bir meşe ağacının önündeydik.
''Hyunjin-ah şuna bak.''
''Neye?''
''Kocaman bir meşe ağacı. Dev gibi.''Kafamın içinde duyduğum sesle irkildim. Hyunjin yavaşça elimi tuttu. Ve meşe ağacının yanından geçerek küçük bir düzlüğe çıktık. Karmışımızdaki manzaraya büyülenmiş gibi bakakalmıştım. Ama burası o kadar tanıdıktı ki.
''Burası şahane.''
''Başka ne mükemmel biliyor musun Felixie?''
''Karşıma geçmiş kendisinin manzaradan daha güzel olduğu gerçeğini yok sayıp bana manzarayı öven sarışın bir oğlan.''Duyduğum seslerle irkilip Hyunjin'e döndüm. Bana bakıyordu. Gülümsemesini fark ettiğimde gülümsedim.
''Burası şahane.'' dediğimde gözlerini açıp bana yaklaştı.
''Hatırlıyor musun?''
''Duyuyorum Hyunjin. Kafamdaki kişiler konuşuyor.''Parmak uçlarımız birbirine değecek kadar yaklaştı bana.
''Bu sarışın oğlandan daha güzel olan bir şey daha var ama.''
''Nedir o?''
''Hwang Hyunjin'in gözleri.''Duyduğum sesle gülümsedim bu sefer. Kollarımı Hyunjin'in boynuna sardım. Şaşırmıştı ancak mutlu görünüyordu. İnce uzun ellerini belimde hissettim.
''Evet Lee Felix. Karşında duran bu adam sana deliler gibi aşık.''
Derin bir nefes çektim içime. Tüm ciğerlerim Hyunjin'in hoş kokusuyla dolmuştu. Ay'ın dolunay evresindeydik. Dolunay ışığının altında öylece birbirimize sarılıyorduk.
''Felixie hadi o günü hatırlayalım.''
Yavaşça hareketlendi. Adım adım sağa sola gittiğimizde dans ettiğimi fark etmem kısa bir zamanımı almıştı.
Ben ve Hyunjin, ay ışığında, kimsenin olmadığı bir yerde dans ediyorduk. Böyle bir şey anca rüyada olabilirdi. Yani şu ana kadar. Gözlerimi mavilerinden bir an bile ayırmadım.
''Hyunjin.''
''Hm?''
''O gün ne demiştin bana?''Yavaşça yanıma doğru eğildi. Dudakları tam kulağımın yanındaydı. Nefeslerinden çok net hissediyordum. Yutkundum.
''Evet Lee Felix. Karşında duran bu adam sana deliler gibi aşık.''
Onu duymamla birden büyük bir acı hissettim kafamda. Beynim patlayacak gibiydi. Çok acı çekiyordum. Dizlerimin üzerine düşerken Hyunjin beni yakaladı. Dudaklarından bana bir şeyler dediğini anlayabiliyordum ancak sesler çok boğuktu.
Koştuğumuzu hissettim. Yüzüme rüzgar vuruyordu ancak hissetmek çok zordu. Yavaşça görüntüler bulanıklaştı. Hyunjin'in ellerini bile hissedemiyordum.
Göremiyordum, duyamıyordum, hissedemiyordum. Yavaşça uykuya dalar gibi düşünmeyi de bıraktım.
Minho
Hala yataktan kalkmamıştık. Geceleyin Han uyuduktan sonra yüzünü temizleyip onu uyandırmamaya dikkat ederek pansuman yapmıştım. Üzerindekileri değiştirmiş ve sonra da yanına uzanmış, bir saat boyunca sadece onu izlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Start From Scratch/Hyunlix
Fanfiction''Sevdiğinin seni unutması ne kadar kötüdür değil mi Hyunjin?'' ''Unutan değil belki ama unutulan çok acı çeker.''