YENİDEN

47 7 15
                                    

 Merhaba canlarım. Öncelikle bunun uzun bir fic olacağını düşünmüyorum. Zaten benim için bir ilk. Kısa bir soru sormak istiyorum izninizle.

Bir sonraki fici hangi shipe yazmamı istersiniz?

Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı esirgemeyin. Beni takip eden ilk 100 kişiyle gt yapıyorum. Fici beğendiyseniz arkadaşlarınıza önerirseniz çok memnun olurum. Şimdiden teşekkürler.

Bu hikayedeki her şey hayran kurgudan ibarettir.

İyi okumalar :)

_______________________________________________


Hyunjin

   Minho'nun yardımıyla ayağa kalktım. Dizlerimi silkeledikten sonra ağır adımlarla odama doğru geçtim.  Kendimi sandalyeye bıraktıktan sonra masanın üzerinde duran telefonu elime aldım. Arama rehberine girip Tae'yi aradıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm.

 Kısaca çaldırdıktan sonra telefon açıldı.

  ''Selamlar Taehyung bey. Yüzünüzü gören cennetlik.'' Hafif bir gülme sesi geldi. ''Ooo Hyunjin hazretlerinin huzuruna çıkmışız.'' seslice kahkaha atmaktan geri durmadım. 

    ''Taehyung-shi huzurumuzu bozmak istemem ama bugün veya yarın buraya uğrayabilir misin? Önemli bir mevzu var da.'' kısa bir sessizliğin ardından ''Pekala bugün gelebilirim. Jungkook'u da getirsem sorun olmaz umarım.''  ''Hayır hayır aksine daha iyi olur.'' 

   ''Akşam yedide orada oluruz.'' 

    ''Teşekkürler.''

 Telefonu kapatıp masanın üzerine bıraktım. Minho karşımdaki deri koltukta oturuyordu. Ona döndüm. Sırıtarak telefonuyla uğraşıyordu. Han ile konuştuğuna kalıbımı basabilirdim.

   ''Minho.'' seslenmemle irkildi ve başını kaldırıp bana döndü. ''Ne var?'' kıkırdadım. Onu sinirlendirmeyi cidden çok seviyordum.

   ''İnek alalım diyorum sence?'' gülmemek için zor duruyordum çünkü surat ifadesi o kadar komik bir hal almıştı ki. ''Ne diyorsun amına koyayım. Kafa yaptı bir şeyler sende herhalde.'' seslice kahkaha attığımda içinden söverek elindeki telefona döndü.

   İki saniye sonra yüzünde aptal bir gülümseme oluştuğunda kendimi tutamayıp tekrar kahkaha attım. ''Ne gülüyorsun lan şerefsiz.'' Derin bir nefes alıp gülmemi durdurdum.

    ''Felix nerede?'' İçinden sessiz bir küfür ettikten sonra tekrar bana döndü. ''Ne bileyim ya bekçisi miyim ben Felix'in?'' Ona takılmayıp ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Çıkmadan önce geri döndüm ve ''Birincisi Han'a selam söyle'' sessizce kıkırdadım. ''ikincisi akşama Tae ve Kook geliyor. Bir şeyler hazırlat. Öptüm.'' diyerek ona öpücük attım. ''Iyy.'' diye söylendiğini duyduğumda kendimi gülmemek için zor tutuyordum. 

    Koridora çıktım ve Felix'e bakınmaya başladım. O sırada Seungmin ise karşıdan geliyordu. ''Merhabalar patron.'' 

    ''Selam Seung. Nasıl gidiyor?'' Başını olumlu anlamda aşağı ve yukarıya doğru salladı. ''Felix'i arıyorsunuz sanırsam.'' Seungmin her zaman en zekimiz olmuştu. Tek aptallığı Chan gibi biriyle çok yakın dost olmaktı denilebilirdi. ''Evet. Nerede olduğunu biliyor musun?'' 

   ''Changbin ile beraberler. Mutfakta kahve içiyorlar.'' Gülümsedim. ''Teşekkürler Seung.'' O da içten bir gülümseme sundu ve zarifçe gözlüğünü kaldırıp indirerek selam verdi. Ardından ise ben de aşağıya doğru yol aldım.

Start From Scratch/HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin