Park Jimin''Gitmiyoruz dedim duymuyor musunuz!'' dedim daha yüksek sesimle. Ardından koşar adım içeriye döndüm arkamdaki seslenişleri umursamadan. Benimle beraber odaya giren ikinci bir ayak sesi duyduğumda duraksadım.
''Jimin.'' arkamı dönmeme gerek kalmadan anladım sesinden kim olduğunu. Seokjin gelmişti peşimden. Sadece durdum yanıt vermeden. Bir nevi 'söyle' demekti bu.
''Anlatacak mısın bizlere de?'' dedi usulca. ''Oyunmuş Jin. Kaçırılmışlar.'' dedim ona dönmeden.
Yüzünü görmesem de şaşırdığının farkındaydım.
''Orada kalamazlar bekle biraz.'' dedi ve ardından odadan çıktı.
1 saat 23 dakika kadar sonra
Bizim ekip ve Hyunjin'ler toplanmış konuma gidiyoruz an itibariyle. Nasıl mı oldu? Jin Hyung benim gibi fevri davranmadan herkese olayı anlatıp bulabildiği kadar yardım bulmuş durumda.
''Ne kadar kaldı?'' dedi 'of' layarak Minho. Hızlı sıkılan biriydi fakat eğlencemize çok az kalmıştı zaten.
''Yaklaşık on beş dakika kadar daha dayan Min.'' dedi Hoseok. Ben ise yol boyunca dışarıyı seyretmiş ve çıtımı çıkarmamıştım.
''Jim, neden öyle suçlu bir çocuk gibi oturuyorsun orada?'' Yoongi ise yol boyunca yaptığı gibi benimle konuşmaya çalışıyordu. Açıkçası ona böyle davranmam büyük bir hataydı ancak içimdeki huzursuzluk sürekli artyordu.
Jeon Jungkook Bir-iki hafta önce
''Taehyung!'' diye seslendim önümdeki karanlığa doğru. Hala ses gelmiyordu. Tüm evi arıyordum sabahtan beri fakat onu hala bulamamıştım.
En başından alalım. Taehyung'la dün akşam her zamanki gibi eve dönmüştük. Tek fark biraz içkiliydik ve ben hafif sarhoştum. Zihnimi zorladığında beni yatırdığını ve sonrasında onun da her zamanki gibi yanıma yattığını hatırlayabiliyordum.
Fakat sabah uyandığımda yanımda değildi. Onun yerine küçük bir not vardı komodinin üzerinde. Saklambaç oynamaya ne dersin küçük tavşanım? ve küçük bir gülücük. Ve evet iki buçuk saattir Taehyung'u arıyorum ve artık korkmaya başladım.
Telefonu yanında değildi ve onu hiçbir şekilde bulamıyordum. Depoya doğru tekrar seslendim. ''Taehyung tamam sen kazandın pes ediyorum. Çık artık.''
Sonunda aşağıda birinin hareket ettiğini gördüm. Ve birinin alkışlama sesleri. Yavaş yavaş yukarıya çıkan kişiyi ışık sayesinde seçebilir hale gelmiştim. Ama şimdi daha büyük bir sorun vardı.
O Taehyung değildi.
Hızlıca yan taraftaki odaya attım kendimi ve önlem olarak gizlediğimiz silahlardan birini elime aldım.
Şimdi Tae'nin nerede olduğu çok daha önemli bir soruydu benim için. Odadan çıktım etrafı kolaçan ederek. Koridorda yavaş yavaş yürüyerek depoya ulaştım. Hızlıca aşağıya indim ve beklediğim gibi Taehyung buradaydı.
Ağzı bantlı, sandalyeye bağlanmış ve dövülmüş şekilde.
Ağzımdan okkalı bir küfür çıkmasına mani olamadan sevgilimin yanına koştum. ''Taehyung! Taehyung iyi misin konuş benle lütfen.''
Taehyung'u çözmeye çalışırken arkamdan gelen sesle tekrar o tarafa döndüm.
''Tavşanımız sevgilisini bulabilmiş.'' dedi iğrenç sesiyle. Ardından yüzüne iğrendirici bir gülümseme yerleştirdi. Hiçbir şey söylemeden elimdeki silahı ona doğrultup yedi el ateş ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Start From Scratch/Hyunlix
Fanfiction''Sevdiğinin seni unutması ne kadar kötüdür değil mi Hyunjin?'' ''Unutan değil belki ama unutulan çok acı çeker.''