(Multimedia’da erkekler vaaar.)
Şu lanet yatağın içinde ne titriyordu böyle? Lanet olsun sadece uyumak ve normal insanlar gibi uykumu aldığımda uyanmak istiyordum. Hayatım boyunca etmediğim küfürleri edip, anlamını bile bilmediğim küfürler türetiyordum. Uyanma nedenim olan şu aptal telefonda yatağın hiçbir yerinde yoktu üstelik. Eğer bulduğumda ekranın üstünde Almira yazısını görürsem –ki bu ihtimal baya fazlaydı- işte o zaman oraya gider Almira’nın ağzına o telefonu sokardım.
Birkaç saniye daha aradıktan sonra telefon çarşafın altından çıktı. Bunu nasıl başardığım hakkında ufacık bir fikrim yoktu tabi ki.
Almira’nın aradığına emin olduğum için ekrana bile bakmaya tenezzül etmeden cevapla tuşuna basıp zar zor kulağıma götürdüm.
Uykulu ve sinirli sesimle “Lanet olsun ne var?” diye çemkirdim hemen. Bu kadar önemli ne olmuş olabilirdi ki? Uyuyordum ben burada sonuçta.
“Be-ben çok özür dilerim Hazal. Iıı biz kahvaltı yapacaktık da belki gelmek istersin diye soracaktım, sen uyumana devam et lütfen. Tekrar özür dilerim.”
Lanet. Lanet. Lanet. Yatakta aniden doğrulup saçımı karıştırdım ve sesimi düzelterek,
“Hey Berk asıl ben özür dilerim seni Almira sandım. Şey gerçekten ekrana bakmadan açtım.” dedim mahcup sesimle. Rezil olmuştum. Kesin çocuk bir daha benimle konuşmayacaktı. Mahalle karıları gibi bağırmıştım resmen. Yüzyılın rezili unvanı kesinlikle bana ait olmalıydı!
Ufak bir kahkahadan sonra “Demek ki uyanınca çok sinirli oluyorsun, bunu öğrendiğim iyi oldu.” dedikten sonra bende kıkırdamamı bastıramadım. “Neyse, ee gelecek misin yoksa uyumana devam mı edeceksin?” demesiyle annemden bunun için nasıl izin alırım düşüncesi beynime bir ok gibi saplandı.
Bunu pek düşünmeyerek –yani izin alacağıma nasıl bu kadar emindim bilmiyorum- emin bir ses tonuyla “Tamam geleceğim. Kimde yapacaksınız?” diye sordum.
“Bende. Çocuklar 10 dakikaya gelir. Çok geç kalma yoksa yiyecek yemek bulamazsın.” dedikten sonra yine o aşık olduğum gülümsemesini suratına yerleştirdiğinden emindim.
“Tamam, hemen hazırlanıp gelmeye çalışacağım.” diyerek onu cevapladıktan sonra telefonu kapattık. İzin alma taktikleri düşünecek kadar vaktim olmadığından bir Usain Bolt edasıyla lavaboya gittim ve yüzümü hemen yıkayıp merdivenleri hızlı hızlı indim. Sanırım izin alma işim bu sefer daha zor olacaktı çünkü karşımda büyük bir özenle hazırlanmış kahvaltı sofrası bulunuyordu. Sessizce mutfakta kahvaltı hazırlayan annemin yanına gittim ve aniden yanağına bir öpücük kondurdum.
“Hazal korkuttun beni.” dedikten sonra annemde benim yanağıma bir öpücük bıraktı. Eğer biraz vaktim olsaydı bir sürü şirinlikler yapıp şu izin işini daha kolay halledebilirdim ama maalesef yeterli zamanım yoktu. Birkaç kez derin nefes alıp, boğazımı temizledikten sonra;
“Anne, ı-ım şey. Ben sana bir şey soracaktım.” diye mırıldandım. Hah, yavru köpek bakışı. Tamamdır.
“Tamam Hazal önce şu kahvaltımızı edelim de sorarsın.” diyerek masaya doğru gitti ve sandalyesine oturdu. Sabahtan beri kaçıncı lanet savuruşumdu bu cidden?
“Anne aslında bende kahvaltıyla ilgili bir şey soracaktım.”dedim emin olamayarak. Bana meraklı bakışları eşliğinde sesini yükselterek “Yine ne istiyorsun Hazal?” diye sordu.
“Arkadaşlarımla kahvalt-“
“Hayır Hazal, izin vermiyorum. Konu kapandı, otur artık şuraya.” dedi kesin bir tonla.
![](https://img.wattpad.com/cover/4327103-288-k76225.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Sonsuza Kadar
JugendliteraturBir tercih yapacak olsaydınız kimin yanında olmayı seçerdiniz? Kendinizi güvende hissettiğiniz, her kötü zamanınızda yanınızda olan kişinin mi yoksa sevdiğiniz kişinin mi? Peki ya sevdiğiniz kişi sizi çok üzdüyse? İşte Hazal’ın hikayesi de kendini...