(Bölüm Büşra için. Beni yorumunla o kadar mutlu ettin ki bunu kelimelerle anlatamam. Umarım bölümü beğenirsin♥ Multimedia bölümü var, şarkıyı dinlemelisiniz.)
21. Bölüm
-Berk-
Koltukta oturmuş, televizyon izlerken bütün dikkatim "Kırmızı tişörtümü gördün mü Berk?" sorusuyla dağıldı ve bakışlarımı üstünde şort ve sütyenden başka bir şey olmayan Başak'a çevirdim.
Kafamı tekrar televizyona çevirdiğimde, "Hayır görmedim. Üstüne bir şey giy üşüyeceksin." diyerek onu cevapladım.
Evdeki ortamdan, annem ve babamın kavgalarından sıkıldığım zaman kaçacak bir yer olması için bu küçük apartman dairesini tutmuştum. Gelip arada kafamı dinlemek iyi oluyordu ama ne zaman buraya gelsem Başak'ta benimle geliyordu. İtiraz da edemiyordum zaten. Bana iyi hissettiriyordu, kafamı dağıtmama yardımcı oluyordu. O günden beri Hazal'ın ne sesini duymuş, ne de suratını görmüştüm. Onu özlüyordum. Kimseyi özlemediğim kadar çok özlüyordum ama yapabileceğim tek bir şey yoktu. Duyduğuma göre Samet'lerde onların çok yakınına taşınmıştı. Eminim aklına bile gelmiyordum, bensiz daha mutluydu. Geriye dönüp o gün Başak ile o olayın yaşanmamasını sağlamak için elimden ne gelirse yapmaya hazırdım ama öyle bir imkanım yoktu. Tek bir şeyden emindim; Hazal'ı bir kez daha görecektim. Her ne pahasına olursa olsun görecektim, gözlerinin içine son kez bakacaktım. Onu hala deliler gibi seviyordum çünkü. Onun için her şeyi yapmaya hazırdım.
Düşüncelerim kucağıma oturup, kollarını boynuma dolayan Başak ile uçup gitti. Üstünde hala sütyeninden başka bir şey yoktu. Bakışlarımı televizyondan ayırmadan "Üstüne bir şey giy Başak." diye tekrarladım.
Yanaklarımdan boynuma kadar olan kısımları yavaş yavaş öperek indiğinde boynumda biraz daha oyalandı ve kulağımın altına öpücükler bırakıp "Seni özledim." diye fısıldadı. Bunu derken neyi kastettiğini biliyordum ama karşılık verecek moralde değildim. İstemiyordum da zaten.
Cevap vermek yerine televizyonu izlemeye devam ettim. Bu sefer kafasını benim suratımın önüne getirip gözlerimin içine bakmaya başladı ve burnunu burnuma sürttü. Dudaklarını dudaklarıma bastırıp bu sefer kesik kesik, "Seni istiyorum." diye mırıldandı. İstemediğimi anlamasını umarak kafamı geriye atıp bakışlarımı tekrar televizyona çevirdim.
Aniden kucağımdan kalkıp, "Onun yüzünden değil mi? O hep bizim aramızda bir engel olarak kalacak. Aklından çıkaramıyorsun onu. Sıkıldım Berk. Eğer böyle devam edecekse gidiyorum. Ben seni mutlu etmeye çalıştıkça sen benden kaçıyorsun. Ne yaptım ki ben sana? Beni verandada öptüysen benim suçum mu? Bütün suçlu benmişim gibi davranıyorsun." diye bağırdı.
Bende yerimden kalkıp karşısına dikildim ve onun aksine daha sakin bir şekilde söze başladım.
"Evet aklımdan çıkaramıyorum onu Başak. Olmuyor. Çok denedim ama olmuyor işte. Seni verandada ben öpmedim, sen beni öptün. Geri çekilebilirdim ama çekilmedim. Bunun için de kendimden yeterince nefret ediyorum zaten. Ama gitmeni istemiyorum. Bana iyi geliyorsun, az da olsa unutturuyorsun bana. Özür dilerim. Eğer seni bu kadar kötü hissettiriyorsam özür dilerim." dedim. İki haftada bir bu konuyu konuşuyorduk, sözlerimi artık ezberlemiştim. Her seferinde gideceğini söylese de benden vazgeçemeyip gidemediğini biliyordum.
"Berk artık çok sıkıldım. Bana eskisi gibi bakmıyorsun, beni eskisi gibi öpmüyorsun. Beni eskisi gibi sevmiyorsun. Kendimi kötü kız gibi hissediyorum. Ayrılmanızı ben istememiştim ama bana bütün suçlu benmişim gibi davranıyorsun. Bunu haketmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Sonsuza Kadar
Novela JuvenilBir tercih yapacak olsaydınız kimin yanında olmayı seçerdiniz? Kendinizi güvende hissettiğiniz, her kötü zamanınızda yanınızda olan kişinin mi yoksa sevdiğiniz kişinin mi? Peki ya sevdiğiniz kişi sizi çok üzdüyse? İşte Hazal’ın hikayesi de kendini...