23. Bölüm

25.5K 887 88
                                    

(Multimedia'da Berk&Hazal ve kesinlikle dinleminizi önerdiğim bölüm şarkısı var.)

23. Bölüm

5 gündür sanki o Pazar akşamı yaşananlar olmamış gibi davranıyorduk. En azından ben bu konuyla ilgili konuşmaya henüz hazır değildim ve ne zaman yalnız kalsak bir şekilde o ortamdan ayrılıyordum. Çünkü bunun hakkında hiçbir mantıklı düşüncem yoktu. Ne yapmam gerektiğini, nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyordum. Samet’in beni o akşam öpmesi benim için ne doğruydu ne yanlıştı. Yapmaması belki bizi şuan ki durumumuzdan daha farklı etkilerdi ama bir kez olmuştu ve maalesef zamanı geriye alma gibi bir şansımız da yoktu. Samet ile bu konuyla ilgili yüzleşmek istemiyordum. Sonuçta ben onu kardeşim gibi görüyordum ama o beni öpebilecek kadar farklı görüyordu. Ben her ne kadar o andan kaçsam da mutlaka o akşamı konuşmamız gerecekti ve ben henüz neyin doğru olduğunu bile bilmiyordum.

***

Kantinde bir yandan kahvelerimizi içerken bir yandan da Almira ile 2 saat sonra olan Biyoloji dersi için ödevlerimizi yapıyorduk. Samet’te karşımızda oturmuş bizi izlerken tostunu yiyordu. Arada kafamı kaldırdığımda göz göze gelmemiz bile midemin kasılmasına neden olurken bir an önce yanımızdan ayrılması için can atıyordum. Gerçi ben bunu her ne kadar istesem de eğer aynı sınıfta olduğumuz göz önüne alınırsa bu imkânsız geliyordu.

Almira bir anda yerinden kalkıp, “Ben lavaboya gideceğim, sen devam et.” dedi ve ben daha ne olduğunu anlamadan kantinden çıkıp gitti. Ona Pazar akşamı olanları anlatmamıştım. Nasıl anlatabileceğime dair bir fikrim de yoktu. Zaten arada Samet ile olan bu yakınlığımıza bile başka nedenler yüklüyordu. Bir de bunların üstüne bu olayı anlatırsam kesinlikle çok daha karışık şeyler olurdu ki ben buna bunca şeyden sonra hazır değildim. Aslında tek ihtiyacım olan, her şeyden ve herkesten uzak bir yerde kafamı dinlemekti. Belki o zaman neredeyse her saniye düşünmekten beynimi yiyip bitirdiğim şeyleri de unutur mutlu mesut yaşardım.

Düşüncelerim Samet’in “Hazal.” diye seslenmesiyle bölündü ve kafamı defterimden kaldırıp ona baktım.

“Daha ne kadar böyle davranacaksın bana?”

Umursamıyormuş gibi görünmeye çalışarak “Nasıl davranıyormuşum ki?” diye sorduktan sonra dikkatimi tekrar defterime çevirip yazmaya devam ettim.

Masanın ucundan uzanıp kalemi elimden hızlıca çekti ve dikkatimi tekrar ona yöneltmemi sağladı. Sinirli bir şekilde “Hazal yeter.” dedikten sonra yerinden kalkıp benim sandalyemin yanına geldi ve elimden çekip beni de kaldırdı.

“Samet ne yapıyorsun?”

“Konuşmak için seni götürüyorum.” dedi sinirli ve bir o kadar da kesin bir tonla.

Cevap vermeden beni götüreceği yere götürmesine izin verdim. Bende daha kaçmak için ne kadar zamanım kaldı diye beklerken bu hareketi cidden ani olmuştu. Düşünmemin aksine mantıklı bir şeyler bile geçmemişti aklımdan. Daha o geceyi atlatamamışken nasıl konuşabilirdim ki?

Biraz daha yürüdükten sonra beni okulun arka bahçesindeki, ağaçların arasında olan bankın yanına götürüp durdu. Hala elimi tutarken nefes almam zorlaşıyordu. Bebek değildim, elimi bırakamaz mıydı gerçekten? Aklımdan geçenleri yapıp elini bıraktım ve banka geçip oturdum. Kolumdaki saate bakıp “Zilin çalmasına çok az kaldı ve Almira’da bizi kantinde sanıyor. Telefonlarımız orada kaldı.” diye söylendim. Aslında umurumda olan zilin çalması değil bir an önce bu gerginlikten kurtulmaktı. Bundan 5 gün öncesine kadar yanındayken kendimi müthiş derecede rahat hissettiğim insanın yanında şimdi gerginlikten ölüyordum.

Seninle Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin