(Bölüm GzmBlc için. Aramıza hoş geldiiin♥ Multimedia kısmındaki şarkı kesinlikle bölüme çok uyuyor, dinlemelisiniz.)
19. Bölüm
Sahilde oturmuş kitabımı okumaya çalışırken aklımda olan tek şey Berk'ti. Hala barışmamıştık. Barışmaya da çalışmıyorduk zaten. 2 hafta sonra buradan ayrılacak olmamıza rağmen -ki artık 13 gün kalmıştı- pek umrundaymış gibi davranmıyordu. Her ne kadar bunun yaz aşkı olmadığına kendimi inandırsam da artık bu düşüncelerden epeyce uzaklaşmıştım. Beni gerçekten sevseydi gelip konuşmaya çalışmaz mıydı? Beni bu kadar mı önemsemiyordu?
Düşüncelerimden kurtulmaya çalışıp, kitabıma dönmeden önce saçlarımı topuz yapmak için bileğimden tokamı çıkardım ve saçlarımı topladım. Tam bu sırada görüş alanıma Samet'in girmesiyle yüzüme bir gülümseme yerleştirip yanıma gelmesini bekledim.
Nefes nefese yanıma oturduktan sonra o her zaman ki gülümsemesini takınıp, "Nasılsın?" diye sordu.
Nasıl mıydım? Aslında berbattım ama bunu Samet ile konuşacak değildim. Eskiden olsa anlatabilirdim belki ama o zamanın üstünden çok şey geçmişti. Artık Berk ile ilgili şeyler dinleyebileceğini pek sanmıyordum. Eminim bunu istemezdi.
"İdare eder işte, sen?" diye mırıldandım.
Cebinden telefonunu çıkarıp bir kez kontrol ettikten sonra tekrar kafasını bana döndürdü ve, "İyiyim bende. Bir sorun mu var?" derken meraklı gözleriyle beni süzdü.
"Hayır yok." diye cevapladıktan sonra kitabımın arasına ayraçını koyup saçlarımı tekrar açtım ve omuzlarımdan aşağıya dökülmelerini sağladım.
Tekrar telefonunu kontrol edip, bir kaç şey yazdıktan sonra boğazını temizleyip, "I-ım ben sanırım Berk ile konuşmaya gideceğim." dedi.
Doğru mu duyuyordum? Berk ile konuşmaya mı gidecekmiş? Tekrar kavga edeceklerini düşünüp yüzümü buruşturdum.
"Ah bu sefer ne oldu Samet? Bir kavgayı kaldıracak gücü bulamıyorum kendimde. Lütfen bu gün olaysız bitsin." dedim saçlarımı tek bir omzuma alırken.
"Saçmalama Hazal. Niye kavga edelim ki? Ben sadece aramızın daha fazla böyle olmasını istemediğim için konuşmayı düşünmüştüm." dedikten sonra bir kaç dakika şaşkınlığımın gitmesi için bana zaman verdi. Ciddi olamazdı. Birbirlerine bu kadar tahammül edemezken konuşmayı düşünüp, aralarını düzeltmeye çalışması kulağa çılgınca ve bir o kadar da imkansız geliyordu.
"Doğru mu duydum ben biraz önce? Barışmak mı istiyorsun yani Berk ile?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak. Sanırım uzun zamandır böylesine şaşırmamıştım.
Samet ise benim tam aksime gayet rahat görünüyordu. Sanki planladığı şey çok normaldi.
"Hazal biz onunla çok uzun zamandır dostuz. Dost bile değil kardeş gibiyiz. Barışmak istemem bence gayet normal?"
Hala şaşkınlığım sürerken Samet cebinden telefonunu bir kez daha çıkardı ve gördüğü her neyse aceleyle ayağa kalktı.
"Ee hadi gelmiyor musun? Ben gidiyorum." dedi.
Kaşlarımı kaldırmış kendimi daha da bu şaşkınlığımın içine atarken, "Hemen şimdi mi?" diye sordum.
"Evet Hazal hemen şimdi. Benimle gelecek misin? Aslında gelsen iyi olur. Belki bende sizin aranızı düzeltirim." dedi aynı zamanda gülümserken.
Ayağa kalkarken bu fikrin ne kadar aptalca olduğunu düşünüyordum. Samet benimle Berk'i mi barıştıracaktı? Bu günün anlam ve önemi neydi acaba? "Hazal bir günde ne kadar şaşkınlığa uğrayabilir." olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Sonsuza Kadar
Teen FictionBir tercih yapacak olsaydınız kimin yanında olmayı seçerdiniz? Kendinizi güvende hissettiğiniz, her kötü zamanınızda yanınızda olan kişinin mi yoksa sevdiğiniz kişinin mi? Peki ya sevdiğiniz kişi sizi çok üzdüyse? İşte Hazal’ın hikayesi de kendini...