Sanırım ilk defa arayı bu kadar açtım. Bin kere de özür dilesem az kalacak eminim. Aslında bu bölüm geçen hafta gelecekti fakat bir aksilik oldu ve bölüm silindi. Her neyse, sonunda sizlerleyim işte. Umarım bana çok sinirli değilsinizdir. Imm bu final-part1. Sanırım 2 yada 3 part olacak henüz karar veremedim uzunluklarına bağlı.
Multimedia'ya bakın ve bölüm şarkısını açıııın. Şiddetle öneriyorum. Keyifli okumalaar :')
Son olarak, sizleri çok seviyorum❤
∞
Anılar unutulmuyordu. Buna kesinlikle 2 hafta içinde daha da çok inanmıştım. Ne yaparsam yapayım Samet ile geçirdiğimiz günler aklımdan çıkmıyordu. Hiç böyle hissetmemiştim. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Bir yanım "Samet'i özlüyorsun" diye haykırsa da, "Sana yalan söyledi" diye çığlıklar atan tarafımı bir türlü susturamıyordum. Şuan gidip ona bir an önce sarılmak istesem de yapamıyordum işte. Bana yalan söylediği gerçeğini ona olan ne sevgim ne de özlemim bastırabiliyordu. Bu, affedilemezdi. Yaptığı şey o kadar iğrençti ki düşündükçe mideme kramplar giriyordu. Hayır, ondan kesinlikle beklemezdim. Beni sevdiğinden, bana değer verdiğinden o kadar eminken yalan söyleyebileceğini hiç tahmin etmemiştim. O Samet'ti. Beni üzecek bir şey yapmayacağından emin olduğum belki de tek insandı.
Aramamıştı, gelmemişti, merak etmemişti. Bu gerçekleri düşündükçe içimde ona olan sinirim kat ve kat artıyordu. En azından onu affetmem için uğraşabilirdi ama o hiç savaşmadan kendi köşesine çekilmeyi tercih etmişti.
Aldığım nefesi sertçe dışarı üfledikten sonra düşüncelerimi bir kenara bırakmaya çalışarak ayağa kalktım ve tokamı alıp saçımı toplamak için aynamın önüne yürüdüm. Saçımı toplayıp, telefonuma göz ucuyla baktığım da tabii ki hiçbir aramanın olmadığını gördüm. Koca bir 2 hafta içinde beni hiç aramamış olması, farklıydı. Belki de bir kere sesini duysam hiç düşünmeden bana söylediği yalanı boşverebilirdim. Bir kere karşıma geçip, beni sevdiğini söylese belki de her şeyi boşverip ona sımsıkı sarılabilirdim. Ama o ne beni bir kez aramış, ne de görmek için uğraşmıştı.
Ona ne ara bu kadar alışmıştım en ufak bir fikrim yoktu. Ama o olmadan eksik gibiydim, sanki kalbimde kocaman bir boşluk vardı ve bu hiçbir şekilde doldurulamıyordu.
Dudağımı dişleyip ayağa kalktıktan sonra yavaş adımlarla aynamın önüne yürüdüm ve tereddüt edercesine telefonu elime aldım. Doğru mu yapıyordum emin değildim. Sadece onunla konuşmaya ihtiyacım vardı. Buna gerçekten çok ihtiyacım vardı.
Tam rehberde numarasını bulmak için parmaklarımı harekete geçirmiştim ki telefonumun titremesiyle ekranda Berk yazısını görerek nefesimi dışarı verdim. Aramak için geç bile kalmıştı. Şu 2 haftadır gün içinde beni mutlaka üç yada dört kere arıyordu. Yatağıma çökerek ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim ve yeşil tuşa bastım.
Daha konuşmama bile izin vermeden telefonun diğer ucundan "Hazal" diye seslendiğinde istemsizce gözlerimi devirdim. "Efendim?"
Derin bir nefes verdiğini duydum. "Geç açınca endişelendim. Nasılsın?"
Memnun olmadığımı belli eden bir tonda, "İyiyim." diye cevapladığımda bir an önce kapatması için içimden dua ediyordum. Yani burada oturmuş onunla konuşmam çok saçmaydı. Ona zaten bir açıklamada bulunmuştum neyini anlamıyordu.
Sıkıntılı bir sesle, "Sokağın sonundaki kafede buluşalım mı diyecektim ben." diye mırıldandığında tam itiraz edecek oldum ki sözümü keserek, "Buna ihtiyacımız olduğunu biliyorsun." dedi. Ayağa kalkıp pencerenin önüne geçtiğimde bakışlarımı Sametlerin apartmanına çevirdim. Neden bir kez olsun karşılaşmıyorduk sanki? Bu kadar yakınken uzak olmamız çok saçmaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Sonsuza Kadar
Teen FictionBir tercih yapacak olsaydınız kimin yanında olmayı seçerdiniz? Kendinizi güvende hissettiğiniz, her kötü zamanınızda yanınızda olan kişinin mi yoksa sevdiğiniz kişinin mi? Peki ya sevdiğiniz kişi sizi çok üzdüyse? İşte Hazal’ın hikayesi de kendini...