(Bölüm Betül için. Umarım beğenirsin♥ Multimedia’da bölüm şarkısı var, dinlemenizi öneririm.)
17. Bölüm
Akşamüstü Berk ile yaşadığımız kavgadan beri yatağımda oturmuş beni aramasını bekliyordum. Ama sadece bekliyordum işte. Aramıyordu inatçı keçi. Sorunun ne olduğunu da anlamamıştım zaten. Samet’in benim kolumu tutması mıydı sadece? Ne vardı ki bunda?
Bekleme sürecinde internette takılmış, müzik dinlemiş, dergilerimden birine göz gezdirmiş hatta bir bölüm yabancı dizi bile izlemiştim ama telefonumda tek bir cevapsız arama ya da mesaj yoktu. Tam umutsuzluğa kapılıp telefonumu yatağımın yanındaki komodine koyacaktım ki mesaj uyarısıyla derin bir nefes aldım ve mesajı açtım.
Sahilde çocuklarla oturuyoruz. Hatta inanmayacaksın ama Samet’te bizimle. Gitar çalıyor. Gelmek istersin diye düşündük, bekliyoruz.
Umduğum gibi bir barışma mesajı ya da özür mesajı değildi. Göksu’dan gelmişti.
Saatin henüz 21.30 olduğunu görmemle gidebileceğim bir saat olduğuna karar verip gardırobumun önüne geçtim. İçinden kot bir şort ve Pink Floyd tişörtümü çıkarıp üstüme geçirdim. Saçlarımı da salıp elimle düzgün bir şekil verdiğime inandığımda telefonumu cebime sokup merdivenlerden inmeye başladım.
Benim indiğimi duyunca kafasını televizyondan bana çeviren anneme, “Arkadaşlarımla biraz sahilde oturabilir miyim?” diye sorduktan sonra onayını alıp kendimi dışarı attım.
Berk’te sahilde mi acaba diye düşünmeme hiç gerek yoktu. Çünkü olmayacağını biliyordum. Bir de bugün Samet yüzünden kavga ettiğimizi düşünürsek Samet’in olduğu ortama öldürseler girmezdi. Bunun rahatlığıyla adımlarımı daha da hızlandırdım ve sessiz yolda yürümeye devam ettim.
Sahile geldiğimde çocuklar daire şeklinde oturuyor, Samet’in gitar çalmasını dinliyorlardı. Yavaş adımlarımla yanlarına ulaştığımda Samet kafasını kaldırıp kısa bir süreliğine bana baktı ve gitarına geri döndü. Bende Göksu ile Alp’in arasına oturup onlar gibi dinlemeye başladım. Samet’in gitar çaldığını bilmiyordum. Daha önce hiç bahsetmemişti.
Şarkıya kendimi kaptırmış Berk’in yaptığı saçmalıkları düşünürken Göksu’nun kulağımın yanına gelip, “Berk ile kavga mı ettiniz?” sorusuyla kafamı ona çevirdim ve boşver anlamında omzumu silktim.
İlerleyen saatlerde Samet bitirdiği şarkıdan sonra diğer bir şarkıyı çalmaya başlıyor, bizde ona eşlik ederek dinliyorduk. Birkaç kez bana kaçamak bakışlar attığını bile görmüştüm ama ilgilenmemeye çalıştım. Ona çok kızgındım. Bu saçma davranışları yüzünden hem kendisiyle hem de Berk ile aramı bozmuştu.
Nihayet son şarkıyı da çalmayı bitirdiğinde herkes evlerine dağılmaya karar verip ayaklanmaya başladı. Bende yerden telefonumu alıp kızlara yetişmek için adımlarımı hızlandıracaktım ki Samet’in kolumu tutup, “Konuşabilir miyiz?” demesiyle sessizce “Tabii.” dedim. Belki de özür dilerdi ve aramız düzelirdi. Hem böylece aramızın da düzeldiğinden cesaret alarak Berk ile ikisini barıştırabilirdim.
Tekrar kalktığımız yerlere oturup sessizliğe gömüldük. Söze ilk başlayan o olmuştu tabii ki.
“Berk ile aranız nasıl?”
Bu saçma sorusunun üstüne bakışlarımı kıyıya vuran dalgalardan kaldırıp sinirle Samet’e çevirdim. Bunu cidden soruyor muydu? Aramızı bugün boka çevirdiğinin farkında değil miydi yani?
Sesimi yükselterek, “Tahmin edebileceğini düşünmüştüm.”dedim ve bakışlarımı tekrar denize çevirdim.
Benim aksime o sakin sesiyle “Sana bağırmıştı.” dedi. Cidden yumruklamak istiyordum o suratını. Niye bağırdığını düşünmüş müydü acaba hiç?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Sonsuza Kadar
Teen FictionBir tercih yapacak olsaydınız kimin yanında olmayı seçerdiniz? Kendinizi güvende hissettiğiniz, her kötü zamanınızda yanınızda olan kişinin mi yoksa sevdiğiniz kişinin mi? Peki ya sevdiğiniz kişi sizi çok üzdüyse? İşte Hazal’ın hikayesi de kendini...