Bölüm Melike için, umarım beğenirsin bebeğiiim :') Multimedia'da Hazal&Samet var. Bölüm şarkısını şiddetle dinlemenizi öneriyoruuuum. Keyifli okumalar❤
∞
Koca bir üç hafta. Onsuz koskocaman üç hafta geçirmiştim. Beni her ne olursa olsun sakinleştirebilen sesini duymadan, baktığımda kendimi bambaşka rüyalarda bulduğum gözlerinin içine bakmadan tam tamına üç hafta geçirmiştim. Bu takvimlere göreydi tabii ki. Bana göre koca bir ömür gibiydi. Nasıl nefes aldığımı bile bilemiyordum. Onsuz olmak.. Tarif edilemezdi. Canım öylesine acıyordu ki yaşayabildiğime bile şaşırıyordum.
İlk başlarda okula giderek onu görebileceğimi ummuştum ama gelmemişti. Almira ile konuşmaya çalıştığımda ise beni geçiştiriyordu. Onu görmemin hiçbir yolu yoktu sanki hayatımda hiç olmamış gibi hissettiriyordu ve bu dayanılmazdı. Evlerine gitmek gibi bir cesareti de gösteremiyordum. Beni görmek istemiyordu, sesimi duymak istemiyordu. Kendini benden tamamen soyutlamış durumdaydı.
Onun dışında hiçbir şeyi düşünemiyordum. Sadece onu yanımda, kalbimin attığı yerde, nefesinin sıcaklığını hissetmek istiyordum. Paramparça ölüyordum, gelmediği her gün yok oluyordum. Benim onsuz hiçbir anlamım yoktu. Hiçbir özelliğim yoktu. O, beni ben yapan tek kişiydi ve yoktu. Ona bir nefes gibi ihtiyacımın olduğunu biliyordu ama buna rağmen gelmeyecekti. Biz, bitmiştik.
Kalbimin alamadığı kadar özlüyordum.
Arada merak ediyordum. Beni hiç özlemiyor muydu gerçekten? Bu kadar nefret ettiğini düşünmek kalbimin tekrar paramparça olmasını sağlıyordu. Ayrılabilirdik, beni bir daha görmek istemediğini dahi söyleyebilirdi ama benden nefret etmesi hepsinden daha çok öldürürdü. Ben onu tüm benliğimle seviyordum, iliklerime kadar onu hissederken o benden nefret etmemeliydi. Tüm o yaptıklarıma rağmen, tüm o yalanların içinde tek doğru onu sevdiğimdi ve benden nefret edemezdi. En azından bana bunu yapamazdı. Yapamazdı değil mi?
Kaç saattir bu pencerenin önünde oturmuş onların apartmanlarına bakıyordum en ufacık bir fikrim yoktu. Ben, sadece onu görmek istiyordum. Bir saniye bile olsa onu görmeye öylesine ihtiyacım vardı ki. Zavallının teki olduğumu biliyordum. Hayatını bir kızın üzerine kurmuş zavallıdan başkası değildim belki ama bu umurumda değildi. Ben sadece onu istiyordum.
Kapımın aniden açılmasıyla gözlerimi o tarafa diktiğimde annemin endişeli suratıyla karşılaştım. O sadece bizim ayrıldığımızı biliyordu. Sanırım daha fazlasını anlatamazdım. En azından o aptal soruları yanıtlamak istemediğim için hiçbir şeyi anlatmak istemediğime kendimi inandırmıştım.
Sessizce "Samet yemek yemeyecek misin oğlum?" diye sorduğunda kafamı iki yana sallayıp tekrar pencereden dışarıya bakmaya devam ettim.
Umutsuzca "Peki." diye mırıldandıktan sonra kapımı kapatıp gitmesiyle gözlerimi sımsıkı yumup kafamı ellerimin arasına aldım. İhtiyacım vardı. Ne kadar Hazal'a ihtiyacım varsa normal hayata dönmeye de o kadar ihtiyacım vardı. Bu böyle devam edemezdi. Gelmeyeceğine kendimi o kadar inandırmıştım ki artık gelecek olması benim ancak hayallerimde gerçekleşebilecek bir şeydi. Onunla olmak hayatta yaşayabileceğim en mükemmel şeydi ama bir sonunun olduğunu zaten biliyordum. Ve o son, beni hiç beklemediğim bir anda yakalamıştı.
Daha fazla burada oturup hayattan kaçamazdım. Bunu dile getirmek kalbime tekrar binlerce baltanın saplanmasına yol açsa da biz artık biz değildik. Hazal ile sonsuza kadar ayrılmıştık.
*
"Samet ne diyorsun sen?!"
Annemin aniden bağırmasıyla suratımı bana sinirle bakan suratına çevirdim. Gözlerini kocaman açmış, hiç olmadığı kadar sinirliydi.
"Gideceğim anne. Unutmam gerek." diye mırıldandım kısaca ve kafamı tekrar uçak biletini almak için açtığım bilgisayarıma çevirdim.
Yatağımın yanına hızlıca gelip bilgisayarımın kapağını kapattı. "Gitmiyorsun hiçbir yere. Duyuyor musun beni? Bir kız yüzünden bizden kopup gitmeni öylece izlemeyeceğim."
Sinirle ayağa kalkıp dudaklarımı ıslattım. Kimse beni anlayabilecek kadar birini sevmemişti. Onunla aynı sokakta oturuyorduk ve ben hiç olmadığım kadar kendimi ondan uzakta hissediyordum. Onunla bu kadar yakınken, onu görememek beni her gün öldürüyordu. Benimse artık buna katlanabilecek en ufak bir gücüm bile kalmamıştı.
"Hayatıma karışamazsın. Kimse karışamaz. Gideceğim." diye kükredikten sonra bilgisayarımın kapağını tekrar açıp yatağa tekrar oturdum.
Annem yavaşça karşımdaki sandalyeye oturup istemediğini belli eden birkaç cümle mırıldandı. Ağlamaklı sesiyle "Nereye gideceksin?" diye sorduğunda onu öyle görmek istemediğimi bilerek kafamı kaldırmadan "Amerika" diye cevapladım. Gitmekten vazgeçmek için kocaman bir sebebim zaten vardı bir de bunların arasına annemi eklemek istemiyordum. Bu her şeyi daha da çok zorlaştırırdı.
Göz ucuyla baktığımdan gözlerinden akan yaşı sertçe sildiğini görüp yutkundum.
"O kadar uzak olmak zorunda mı?"
"Evet." diyerek yanıtladım kısaca.
Bütün adımları annemin beni bunu yapmamı istemediğini belli eden bakışları eşliğinde bitirdiğimde bir tek bilet alma kısmına tıklamak kalmıştı. Gözlerimi yumup yutkunduktan sonra gözlerimi açıp dudaklarımı ıslattım ve tereddüt etmeden tıkladım.
"Tamamdır." deyip bilgisayarın kapağını kapattığımda, annem "Seni hiç affetmeyeceğim." dedi ve odadan sertçe kapıyı çarparak çıktı.
Her şeyden kaçmak dışında yapabileceğim bir şey yoktu. Annem ve babamı belki çok üzecektim ama bu Hazal ve benim içinde çok önemliydi. Hayatımızın sonuna kadar böyle yaşayamazdık. O benden kaçmak, benimle karşılaşmamak için elinden gelen her şeyi yaparken ben burada öylece hayatını bitirmesini izleyemezdim. İkimizin de hayatına devam etmesi gerekiyordu. Artık birlikte olmayacağımız gerçeğinin farkındaydım. En azından kendimi bir gün gelecek diye kandırmıyordum. Hayatımı buna göre yönlendiremezdim çünkü gelmeyecekti. Geleceğine inanmak, komikti. O sonsuza kadar hayatımdan çıkmıştı.
Gitmişti. Kalbim iki değirmen taşı arasına düşmüş bir buğday tanesi olsa ancak bu kadar ezilirdi. Ama gerçeklerden kaçamazdım. Ben her ne kadar onu hâlâ deli gibi sevsem de o beni asla böyle sevmeyecekti. Seveceğine inanmak en baştan beri aptallıktı. Benim için fazla mükemmeldi ve ben sevdiği kızı birlikte olmak için sevgilisinden ayıran bir zavallıdan başkası değildim.
O hiç benim olmamıştı ki şimdi burada oturup onu bekleyecektim. Belki de çoktan ait olduğu yere, Berk'e gitmişti bile. Bunu bile bilmiyordum. Onun hakkında lanet olasıca hiçbir şeyi bilmiyordum. Tek bildiğim onu hâlâ uğruna ölebilecek kadar çok sevdiğimdi.
Onu sonsuza kadar seveceğimi biliyordum. Bana günden güne daha çok acı verdiğini biliyordum ama onu asla sevmekten vazgeçmeyecektim.
Ondan geriye kalan tek şey içimdeki bu acıydı. Geçmesini istemiyordum. Çünkü ancak bu şekilde onun varlığını hissedebiliyordum.
-
Yorumlarınızı nasıl deli gibi merak ettiğimi anlatamam. Her bölüm olduğu gibi vote'larınızı da bekliyorum. Ve bunu söylemek ne kadar kötü hissettirse de finale bir yada iki bölüm kaldı. Neyse, beni yeni hikayem Eva'da yalnız bırakmayın olur mu? Onu da sevin.
Kocaman öptüm, hepinizi çok seviyoruum.
![](https://img.wattpad.com/cover/4327103-288-k76225.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Sonsuza Kadar
Novela JuvenilBir tercih yapacak olsaydınız kimin yanında olmayı seçerdiniz? Kendinizi güvende hissettiğiniz, her kötü zamanınızda yanınızda olan kişinin mi yoksa sevdiğiniz kişinin mi? Peki ya sevdiğiniz kişi sizi çok üzdüyse? İşte Hazal’ın hikayesi de kendini...