32. Bölüm

22.4K 872 68
                                    

Bölüm İrem için ❤ Multimedia'da Hazal&Samet ve dinlemenizi şiddetle önerdiğim bölüm şarkısı var. Keyifli okumalaar :')

Düşünebildiğim tek şey, o telefonu açması gerektiğiydi. Çünkü eğer açmazsa sinirden her yeri yumruklayacaktım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda tekrar şansımı deneyerek telefonu kulağıma götürdüm. 

Babamın arabanın aynasından bana merakla bakmasını aldırmayarak telefonun açılmasını bekledim. Açılıp, sonunda biraz olsun sakinleşebilmem için duymaya ihtiyacım olan sesi bekledim. Ama sadece bekledim. Çünkü birkaç milyon defa daha olduğu gibi bir zamandan sonra meşgule düşmüştü. Sinirle ayağımı yere çarptığımda annem arkasını dönmüş babam ise aynadan endişeyle bakmaya başlamıştı. Ah, cidden uğraşamayacaktım. Gözlerimi devirip saçlarımı kendimi içimden sakinleştirmem eşliğinde karıştırıp tekrar arama tuşuna bastım. O. Telefonu. Açacaktı. 

Dişlerimi sinirle birbirine bastırıp beklemeye başladım. 

Biz o lanet akraba ziyaretindeyken ne bok olmuştu da telefonlarıma cevap vermiyordu en ufak bir fikrim yoktu ama eve gidince olacaklar hakkında fikirlerim oldukça fazlaydı. Bir kez daha meşgule düşünce sadece benim duyabileceğim tonda bir küfür savurup bu sefer rehberimden Almira'nın numarasını bulup yeşile bastım.

Birkaç çalıştan sonra telefonun açılmasıyla derin bir nefes verdim. Sonunda.

Almira'nın konuşmasına fırsat bile vermeden "Neredesiniz? Hazal nerede?! Telefonlarımı açmıyor." diye kükredim. Hazal'ın neden telefonlarımı açmadığı şuan bana çevrilen endişeli iki çift gözden daha çok umurumdaydı.

Almira telefonun ucundan, "Gidip senin konuşman gerek Samet." diye mırıldanınca gözlerimi kapatıp yanağımın içini ısırdım. O kadar sinirliydim ki sanırım birilerini yumruklamaya hiç ummayacağım kadar ihtiyacım vardı. Hiçbir zaman sevmediğim Almira'nın da bana bir yardımı dokunmayacaktı. En başından beri ondan neden hoşlanmadığımı bir kez daha anlamıştım.

Cevap bile vermeden telefonu suratına kapattığımda "Biraz daha hızlı gidebilir miyiz?" diye mırıldandım. Hatta ışınlanabilir miydik? 

İçimden son kez diye kendimi inandırmaya çalışırken Hazal'ın ismini bulup yeşile bastım. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Aç şu lanet telefonu. Lütfen.

"Efendim?"

Ah.

"Neredesin? Niye telefonlarıma cevap vermiyordun Hazal?! Delirecektim. İyi misin? Evde olduğunu söyle lütfen." diye inledim.

"Evdeyim."

Buz gibi çıkan sesini umursamamaya çalışarak rahatlamanın verdiği etkiyle ne zamandır tuttuğum hakkında en ufacık bir fikrimin olmadığı nefesimi dışarıya verdim.

"Seni çok merak ettim. Geliyoruz, yoldayız. Çok az kaldı." diye sıraladım. "Seni özledim."

Hattın diğer ucundan derin bir nefes aldığını duydum. Sesi çok cılız çıkmıştı. Cılız ve çok soğuk. "Konuşmak istemiyorum Samet. Belki yarın. Görüşürüz." dedikten sonra telefon suratıma kapandı.

Cidden mi?

Siktir.

***

Nihayet evin önüne geldiğimizde kendimi arabadan hızlıca attım ve Hazal'ların apartmanlarına doğru yürüdüm. Konuşmak istemiyorum demesi bana hiçbir anlam ifade etmemişti. Konuşacaktık. Hemde bunu hemen yapacaktık. 

Seninle Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin