15🥊

516 60 30
                                    

"Ben sanmıştım ki..."

"Başkasını sevdiğimi mi düşündün yoksa?" Jeongin kıkırdayarak diğer elini de Hyunjin'in beline koymuştu. Parmakları belini okşayarak sahiplenir iken Hyunjin'in elleri de onun omzuna yerleşmişti.

Ringin ortasında birbirlerine yaslı bir şekilde duruyorlardı. Hallerinden oldukça memnunlardı. Jeongin'in itirafı, Hyunjin'in içini rahatlatmıştı. Huzura erdirmişti onu. Günlerdir olan stresi işittiği bir cümleyle kaybolup gitmişti.

"Evet."

Jeongin başını arkaya atarak kahkaha attığında Hyunjin oflayarak kolları arasından çıkmıştı. Kollarını göğsünde birleştirmişti. Jeongin tekrar kolları arasına almıştı girmemek için debelenen Hyunjin'i.

"Komik mi?"

"Yok birtanem, niye komik olsun." Jeongin sırnaşmaya başlamıştı.

"Neden gülüyorsun o zaman!?" Jeongin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı ancak dayanamayıp gülerek Hyunjin'in göğsüne başını koymuştu.

"Suç sende bir kere, benimle değişik değişik konuştun. Kim olsa öyle anlardı."

"Sinir edeyim dedim biraz."

Hyunjin, kollarını sıkıca beline sarmış, göğsüne başını yerleştirmiş olan Jeongin'in saçını çekmişti. Jeongin saçını tutarak geri çekilmişti. Acıdığına dair abartılı sesler çıkarmıştı.

"Çok mu acıdı? Ooyy gel de öpeyim."

"Terliyim, olmaz." Hyunjin göz devirip saçını çektiği kısmı öpmüştü.

"Geçti mi?"

Jeongin ellerini önünde birleştirip yavaşça sağa sola doğru sallanmaya başlamıştı. Alt dudağını sarkıtarak başını sevimlice olumsuz anlamda salladı.

"Buradan öpersen geçermiş, öyle söylüyorlar." Dudağını büzüp işaret etmişti.

"Bak sen, kim söylüyormuş?"

"Kuşlar." Jeongin büzdüğü dudaklarını Hyunjin'e yaklaştırmıştı. Hyunjin kendisine sunulan dudakları red ederek, Jeongin'in sitemlerini yok sayarak ringden inmişti. Salonu kilitledikten sonra arabaya binmişlerdi.

"Evli evine, köylü köyüne. Beni babamgilin yanına bırakınca direk eve git. Oyalanma başka yerlerde. " Hyunjin sürücü koltuğuna, Jeongin'in yanına oturarak emniyet kemerini takmıştı.

"Peki karıcığım." Jeongin'de emniyet kemerini takarak Hyunjin'in yanağından öpmüştü.

"Baban pek de iyi gözükmüyordu." Jeongin'in gülen yüzü gitmiş, sıkıntılı bir ifade gelmişti. Sola sinyal vererek sürmeye devam etmişti arabayı.

"Biliyorum..."

"Normalde seni bırakmazdım. Dolaşırdık biraz ama Felix amcayı yalnız bırakman doğru olmaz. Hemde hiç. Wooyoung amcalar yanında ama pek fayda edeceğini sanmıyorum."

"Seni bırakınca babamın yanına gidecektim zaten. Changbin babamdan sonra pek iyi bir psikolojiye sahip olamadı hiçbir zaman. Sürekli ilaç, ilaç, ilaç. "

Hyunjin buruk bir gülümsemeyle direksiyonda ki elini tutarak okşamıştı. Jeongin kaza yapmamak için saniyelik gözlerini yoldan ayırıp tebessüm etmişti ona. Bakışları tekrar yola çekilirken Hyunjin'in elini tutarak teşekkür amaçlı üzerini öpmüştü.

Sessiz geçen yolculuklarında varış noktasına yaklaşmışlardı. Hyunjin sessiz ortamı bozmak adına sahte bir ciddiyetle, camda olan bakışlarını Jeongin'e döndürmüştü.

"Jeongin, biz şimdi neyiz?"

"O da soru mu birtanem? Emmi oğluyuz ya."

Jeongin ilk başta ciddi olduğunu düşünmüştü ama bu çok saniyelik birşey olmuştu. Hyunjin'in dalgasına sorduğu soruya o da sahte bir ciddiyetle cevap vermişti. İkisinin de bakışları birleştiğinde gülüşmüşlerdi.

"Evet sayın yolcular, varış noktamıza gelmiş bulunmaktayız." Hyunjin kıkırdayarak kemerini çıkartmıştı.

"Yarın pansuman yapmaya gelirim. Felix amcaya selam söyle."

"İyi akşamlar. Sevgilim."

Jeongin, utangaç bir şekilde gülümseyerek inmek üzere olan Hyunjin'in yanağından öperek karşılık beklemişti yanağını uzatarak. Hyunjin hızlı bir şekilde öpmüş, veda ederek evine girmişti.

Minho babası, büyük annesinde olduğu için evde uyuyan birisi olmadığını tahmin ederek, ses çıkarmamak için bir zahmete girmemişti.

"Sincabım ben geldim! Küçük Hyunjin'in sana çok güzel haberleri var!"

Hyunjin bir yanıt alamayınca yatak odasına gitmek için merdivenleri adımlamaya başlamıştı. Merdivenleri yarıladığın da, yorgun ve bitkin bir gülümsemeyle kendisine yaklaşan Jisung babasını görmüştü.

"Hoşgeldin, neler oldu?" Jisung'un sesi hırıltılı çıkmıştı.

"Baba, sen ağladın mı?" Hyunjin'in kaşları, gördüğü kızarık ve hafif şişmiş olan gözlerle çatılırken Jisung'a yaklaşmıştı.

"Hayır, ne ağlaması?" Jisung gülümsemeye çalışarak konuşmuştu.

"Neyin var?" Hyunjin merdivenlerde babasıyla buluştuğunda tombul yanakları avuç içine almıştı.

"Birşey yok tatlım. Dizi izliyordum da."

Hyunjin, Jisung'un kendisini geçiştirdiğini anlamıştı. Fazla üzerine gitmek istemeyerek ona herkesin sevdiği, heyecanla o anı beklediği bir big hug vermişti.

Jisung itiraz etmeden kabul ederken tekrar ağlamamak için dudaklarını kanatırcasına ısırmaya başlamıştı. Oğlunun güvenli, sıcacık hissettiren kollarında biraz daha kaldıktan sonra birlikte uyumayı teklif ettiğinde aldığı olumlu yanıtla onu yatağa sürüklemişti adeta.

##########

Jeongin derin bir nefes alıp vererek anahtarlığı ile kapıyı yavaşça açmıştı. Wooyoung amcasına geleceğine dair mesaj atmıştı. Tahminen yarım saat önce gitmiş olan amcalarına teşekkür etmişti.

Babasının uyuma ihtimaline karşılık adımlarını dikkatli bir şekilde atıyordu. Ancak karanlık olan salondan yükselen televizyonun sesleri ve sessiz hıçkırıklar ile koşar adımlarla gitmişti.

"Baba...?"

Felix sıçrayarak odağını izlediği eski kasetin görüntüsünden çekip, karmaşık duygularla bir kendisine, bir de televizyondaki görüntüye bakan oğluna çevirmişti.

"Hani izlemek yoktu bir daha tek başına?" Sesi titreyen Jeongin'in her an ağlamaya hazır olduğu anlaşılıyordu.

"Ben, ben-" Felix kendini açıklamaya çalışsa da başarısız olmuştu çünkü boğazındaki yumru onu engellemişti. Esiri altına almıştı.

Jeongin, ellerini yüzüne kapatıp kendini saklıyormuş gibi ağlayan babasının dibinde biterken göğsüne çekmişti onu. Televizyona titreyen göz bebekleriyle baktığında gülümseyerek tribünlere selam veren Changbin babasına bakmıştı.

Siz hiç tanımadığınız bir insanın özlemiyle, merakıyla yanıp tutuştunuz mu?

Jeongin tutuşmuştu. Babasını tanımaya fırsatı olmamıştı. Birlikte zaman geçirmeye fırsatı olmamıştı. Tanımadığı babasının özlemi onu her geçen derinden vuruyordu.

"Unutamıyorum..." Felix büyük bir hıçkırık ile cümlesini bitiremeden oğluna daha çok sığınmıştı.

Jeongin'in gözünden bir damla yaş akarken bunun son olmayacağını, tek bir damla ile kalmayacağını çok iyi biliyordu.
.
.
.
.
.
.
.
İyi geceler
Allah rahatlık versin
Tatlış rüyalar görüüün✿♡

Son Maç // HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin