2🥊

745 102 38
                                    

Hyunjin, Jeongin'i görmesi ile donup kalmıştı. Hocası ona sesleniyordu ama o bir an olsun bile gözünü ayırmıyordu. Teni beyazlaşmış, soğuk terler akıtıyordu. Yüzünde de ufak yaralar vardı. Karnının sol tarafına baktığında ise giysisinin üzerinde kan topluluğu oluştuğunu gördü.

Girdiği transtan çıkıp telaşla Jeongin'in üzerine eğilip yüzünü incelemeye başlamıştı. Gözleri hayran olduğu yüz ile karnındaki kan topluluğu arasında mekik dokuyordu.

"Jeongin! Jeongin beni duyuyor musun!? Ses ver lütfen..." Sonlara doğru sesi titrek bir şekilde çıkmıştı. Ondan bir cevap bekliyordu ama tek aldığı cevap kısık halde çıkan acı dolu inlemeleriydi.

"Hemşire Hyunjin, lütfen hastanın üzerinden çekilin ve işinizi yapın."

Hocasının ona seslenmesi ile hemen üzerinden çekilmişti. Yara izine ve başka bir yaralanma olmuş mu diye daha iyi bakmak için giysisini kesmesi gerekiyordu. Titreyen elleriyle makası hocasına vererek ciddi birşey olmaması adına Tanrı'ya dualarını iletmeye başlamıştı.

"Yara çok derin değil. Muhtemelen bıçak deriye tam olarak girmemiş. Ancak çok fazla kan kaybetmiş. Hemşire Seungmin hastaya hemen kan takviyesi yapılsın. Hyunjin pansuman ve kayıt işi de sende."

Seungmin labaratuvara doğru yol alırken hocaları da yarayı temizleyip sedasyon enjekte ettikten sonra dikiş atmaya başlamıştı.

" Makas."

Acil tıp uzmanı dikişi bitirdikten sonra ipi kesmek için küçük makası istemişti Hyunjin'e doğru elini uzatarak. Hyunjin makası verirken yere düşürmüştü çünkü gözünü sayıklamayı çoktan bırakıp baygın bir halde yatan Jeongin'den alamamıştı.

"Kendinize gelin hemşire Hyunjin! Bir makası dahi vermeyi beceremeyecekseniz burada durmanızın bir anlamı yok."

Uzmanları olan Bay Park'ın çalışanlarına tahammülü yoktu pek. Göreve ilk başladığı zamanlar çok şevkatli birisiydi. Ama tahmin edeceğiniz üzere bu iyimser yaklaşımından dolayı başına bazı kötü olaylar gelmişti.

Bay park, Hyunjin'i çok severdi. İş dışında oldukları zaman konuşurlardı hatta. Hyunjin'e bir abi edası ile yaklaşır, ona tavsiyeler verirdi. Hyunjin'de dikkatle dinler, elinden geldiğince tavsiyelerine uymaya çalışırdı. Ama iş sınırları içerisinde olduklarında katı ve sert ifadesine bürünürdü.

"Çok özür dilerim hocam. Bilerek olmadı gerçekten. Bir daha olmayacak, söz veriyorum. "

"Sözünde durmanı umut ediyorum. Hastanın pansumanını yapabilirsin şimdi."

"Peki hocam."

Hyunjin diğer hemşirelerin ve hocasının gitmesini beklemişti. Herkes gittikten sonra uzun ve kahverengi olan perdeleri kapatarak sedyenin ucuna oturmuştu. Saçlarını incitmek istemezmiş gibi yavaça okşarken yüzünde tebessüm oluşmuştu.

Alnını hafif ve uzun sayılacak şekilde öptükten sonra pansuman malzemelerinin bulunduğu tekerlekli tepsiden pamuk ve steril gaz alıp yaraya çok bastırmadan sürmeye başlamıştı. Sargı bezini de yapıştırdıktan sonra malzemeleri toplamaya başlamıştı.

"Kan siparişiniz varmış sanırım." Seungmin kapalı perdelerden başını uzatarak tatlı bir şekilde konuşmuştu.

"Sağol Seung. Sen serumla kanı tak, bende hemen damar yolu açayım." Hyunjin iğneyi ve tüpü alıp Jeongin' in yanına ilerledi.

"İstersen ben yapabilirim. " Seungmin güven verircesine gülümseyip kolunu omzuna atmıştı. Arkadaşının perişanlığı yüzünden okunuyordu.

"Gerek yok tatlı köpüş. Ben hallederim."

"Ya ne tatlı köpüşü!? Ben sexiyim bir kere." Seungmin önüne gelen saçlarını iki eli ile arkaya atarak havalı olduğunu düşündüğü yürüyüşü ile serumları takmaya başlamıştı.

Hyunjin arkadaşına kıkırdayarak damar yolunu açtı. Dikkatlice serum ve kan torbalarının ince borularını takmıştı. Damar yolunu açarken biraz taşmış olan kanları da temizledikten sonra boruların çıkmaması için üzerini bantlamıştı.

"Az önceki genci ne yaptın?" Hyunjin elindeki forma Jeongin hakkında bildiği gerekli bilgileri aktarmaya başladı.

"Sakinleştirmesi zor oldu ama kaslı kollarım ile en sonunda sakinleştirebildim."

Aslında zayıf olan ama kendisine göre güçlü olan kollarını iki yana açarak kaslarını gösteriyormuş gibi yaptı.

"Sen ve kaslı kolların olmasaydı ne yapardık biz?" Hyunjin elindeki formu doldurmayı bitirip masanın üzerine bırakırken alaycıl bir şekilde yanıtlamıştı arkadaşını.

"Benim Felix amcayı arayıp bilgilendirmem lazım."

"Kelimelerine dikkat et de, adamı kalpten götürme."

"Ha ha ve ha. Çok komiksin sen ya. Komedyen falan olsana sen. Sürünme buralarda."

"Çok teklif geldi aslında ama hiç birisi bana layık değildi."

Hyunjin, Felix'i telaşlandırmadan haber vermişti. Seungmin de işini bitirdiğinde birlikte çıkacakken mırıltıya benzer sesler duymuşlardı. Jeongin yavaş yavaş kendine geliyordu. Hyunjin büyük adımlar ile yanına gitmişti.

"İyi misin Jeongin? Bir yerin ağrıyor mu? Beni duyuyor musun?"

"Ay iki saniyede çocuğa taramalı tüfek gibi soru sordun ya. Belki beyin sarsıntısı geçiriyor. Nereden biliyorsun?"

"Geçiriyor mudur!?"

"Tanrım sen bu beyinsize beyin, bana sabır ver."

"Hyunjin..." Jeongin gözlerini hâlâ açmamıştı ve mırıldanmaya devam ediyordu. Hyunjin onun yüzünü elleri arasına alarak tekrarlamıştı beni duyuyor musun diye.

Jeongin gözlerini yavaşça açmaya çalıştı ama yüzüne giren kör edici ışıkla yüzünü buruşturarak tekrar kapattı. Hyunjin'in yüzünde uyandığı için heyecanlı bir gülümseme oluşmuştu. Jeongin gözlerini tekrar açmıştı ve hemen dibinde gördüğü yüzle ilk söylediği cümle şu olmuştu;

"Öldüm de cennete mi düştüm yoksa?" Hemen sonrasında da Seungmin'in ağzında gevelediği cümle duyulmuştu.

"Sarsıntı falan geçirmiyormuş. Beyefendi yine formunda."
.
.
.
.
.

İyi geceleeer ✿♡

Son Maç // HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin