30🥊

451 46 23
                                    

Evliliklerinin üzerinden bir ay geçmişti Hyunin çiftinin. Ufak atışmaları renk katıyordu hayatlarına. Jeongin final maçları için hazırlanıyor, Hyunjin'de hemşireliğine devam ediyordu.

Bu bir ay içerisinde bazı şeyler için çalışmalar yapmışlardı. Ancak başarısız olmuşlardı her seferinde. Umutlarını kaybetmemeye çalışıp birbirlerini teselli ediyorlardı fakat kendi içlerinde umutları yavaş yavaş tükeniyordu.

Hyunjin'in başı, Jeongin'in göğsünde, bir bacağını onun bacaklarının üzerine atmış vaziyetteydi. İkisi de derin bir uykudaydılar. Dün gece onlar için yorucu geçmişti.

Kapının çalınmasıyla ikisi de sıçrayarak yarım yamalak gözlerini açmışlardı. Ne olduğunu anlamayarak etraflarına bakmaya başladılar.

Jeongin içinden sövmeye başlamıştı kapıyı çalan kişiye. Sözde eşiyle birlikte öğlene kadar uyuyacaktılar. Kendisi antrenmanlara gittiği için ve Hyunjin'de çalıştığı için güzel bir uyku çekemeden erkenden kalkıyorlardı. Bu gün Hyunjin'in izin günü olduğu için Jeongin'de izin vermişti kendine.

Avuç içlerini gözlerine bastırıp ovaladı ve komidinin üzerindeki telefonundan saatin kaç olduğuna baktı.

"Kim bu saatte ya?"

Hyunjin'in yeni uyandığı için sesi kısık ve çatallaşmış bir şekilde çıkmıştı. Gözlerini ovalayarak kapıya bakmak için yataktan kalkmaya yeltenmişti ama belinden tutulup tekrar yatağa çekilmişti.

"Kapıya böyle mi bakmayı düşünüyorsun?" Jeongin, onun arkasında iken beline kollarını sararak arkadan bir sarılma verip başını Hyunjin'in sırtına yan bir şekilde yaslamıştı.

"Ne varmış halimde?" Hyunjin üzerine baktığında halinin pekte müsait olmadığını fark etti.

Üzerinde yalnızca Jeongin'e ait olan siyah saten gömlek ve iç çamaşırı vardı. Gömleğin düğmeleri elden atma bir şekilde ilikli idi. Vücudunun açıkta kalan kısımlarında dün geceye ait izler oldukça belli oluyordu.

Hyunjin yanaklarının ısındığını hissederken dudaklarını birbirine bastırıp çıplak bacaklarını kendine çekmişti utançla. Jeongin kıkırdayarak onun yanağına ufak bir öpücük vermişti. Hyunjin'in aksine onun üzerinde şort ve tişört vardı. Saçlarını karıştırarak kapıyı açmak için dış kapıya gitmişti.

"Bu saatte hangi beyinsiz-" Jeongin, Seungmin ve Chan'ın geldiğini düşünerek söverek açmıştı ki babasını görmesiyle sesli bir şekilde yutkunmuştu.

"Uyuyor muydunuz? Ben uyanıksınızdır sanmıştım. Özür dilerim oğluşum." Felix mahçup olmuş bir şekilde gülümsemişti.

"Sorun değil tontişim. Gelsene içeri." Jeongin geçmesi için kapıyı biraz daha açarak önünden çekilmişti.

"Yok oğluşum. Sung biraz hasta oldu da, ona sıcak gine tavuk çorbası yapacaktım. Bendede tavuk kalmamış ama. Sizde vardır diye sorayım dedim ama biraz erken geldim sanırım. "

"Hastaneye götürelim mi?" Jeongin, dış kapıya yakın olan mutfaktan buzlukta ki tavuk göğsünü çıkarıp babasının yanına döndü tekrar.

"Şimdilik o kadar ciddi birşeyi yok. Olursa söylerim. Hyunjin'e selam söyle bebeğim. Görüşürüz." Jeongin babasına veda ederek yatak odasına gitmeye başlamıştı.

Yatak odasına girecekken üzerine tişört geçiren Hyunjin ile karşılaştı kapıda. "Kim gelmiş? Lavabodaydım, duymadım." Mutfağa ilerlemeye başlamıştı. Jeongin ellerini onun omuzuna koyup tren de gidiyormuş gibi peşinden gitmişti sallana sallana.

Son Maç // HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin