Hastanede geçen yavaş saatlerle dört saat geçmişti. Felix hâlâ uyanmamışken Jeongin koridordaki bekleme koltuklarında oturuyordu yanındaki Jisung ile. Güneş tepelerine doğmak üzereydi. Bekleme alanında birkaç kişi vardı yalnızca. Jeongin uyumayıp babasının uyanmasını beklemişti.
Hyunjin nöbete kalmıştı yanlarında olabilmek için. Laboratuara giderken yanına uğruyor, iyi olup olmadığına bakıyordu kaçamak bir biçimde. Yine bir test sonucu için labaratuvara tüpleri götürürken Jeongin'in yanına gitmişti. Jisung, Hyunjin'i görünce onları yalnız bırakarak kafetaryaya inmişti.
Ellerini önünde birleştirmiş dalgınca yeri izliyor olduğunu gördü. Ağır adımlarla yanına giderken, Jeongin'in dağılmış olduğu uzaktan bile anlaşılıyordu.
Yanına vardığında fark etmemişti Jeongin onu. Hyunjin elini omzuna koyup yana doğru eğilmişti. Jeongin irkilerek gerçekliğe döndüğünde yayıldığı koltukta düzeltmişti kendini. Hyunjin köşede bir yerde olmanın rahatlığıyla yanındaki koltuğa oturmuştu.
Jeongin başını sevgilisinin omzuna koymuştu. Tüm gece ağladığı için şişmiş, kızarmış ve acıyan gözlerini kapatmıştı. Hyunjin elini onun omzuna koyup sıvazlarken biraz daha yaklaştırmıştı kendine. Başını öpüp yanağını okşama başladı.
"Birşeyler yemek ister misin?"
"Canım birşey istemiyor." Hyunjin onu zorlamadı.
"Ne zaman uyanacak?"
"Bilmiyorum Jeongin'im. Bilmiyorum..." Hyunjin sıkıntılı bir nefes vererek iki kolunu da omuzlarına sardı onun.
"Biraz temiz hava almak ister misin?"
"Babamı bekleyeceğim." Jeongin, Hyunjin'in omuzdan başını kaldırarak göz altlarını ovalamaştı.
"Biraz hava almak iyi gelebilir. " Hyunjin sevgilisinin elinden tutarak ayağa kalkmıştı.
Jeongin'de onunla birlikte ayağa kalkmıştı. Hyunjin onun dağılmış saçlarını düzelterek yanağından öpmüştü. Ellerini birbirine kenetleyerek önlüğünün cebinde koymuştu. Jeongin'in dudaklarında küçük bir gülümseme belirmişti. Doğru kişiyi seviyordu.
Felix'in kaldığı odanın önünden geçerken Hyunjin aldığı izinden dolayı kontrol etmek için içeriye girmişti Jeongin ile. Felix yeni uyandığını belli eden gözlerini ovalayarak ikiliye yorgun ve uykulu bir şekilde gülümsemişti.
"Baba, iyi misin!?" Jeongin sevinç ve endişe barındıran haliyle babasının yanına gitmişti. Yanındaki sandalyenin ucuna oturup babasının elini, elleri arasına alarak öptü.
"İyiyim oğluşum." Felix seruma bağlı olan elini kaldırıp oğlunun yanağını okşamıştı halsizce.
"Ben doktora haber vereyim."
"Hyunjin, yanıma gel canım." Hyunjin çıkmak üzereyken neden çağırdığını anlamayarak Felix'in yanına gitmişti. Jeongin sandalyeden kalkıp Hyunjin'in oturmasını sağlamıştı.
"Bir sorun mu var Felix amca?"
Hyunjin yorgun ve sorgular gözlerini ona dikmişti. Hem gündüz, hem de akşam nöbete kalıp çalışmanın verdiği yorgunluk vardı üzerinde. Fırsat buldukça Felix'i ve Jeongin'i kontrol etmişti. Ne kadar yorgun ve uykusuz olursa olsun şikayetçi değildi bu durumdan.
"Teşekkür ederim Hyunjin. Sen iyi birisin. Kalbin çok güzel. Oğlumun ve benim yanımda olduğun için çok teşekkür ederim. Eve gidince sana bir kazan sarma yapacağım." Üçü de kıkırdamıştı.
Felix sarılması için kolunu işaret ettiğinde Hyunjin dikkatli bir şekilde yarım yamalak sarılmıştı durumlarından dolayı. "Senden bana çok güzel damat olur. Bak demedi deme." Hyunjin utanmanın verdiği getiriyle çekingen bir şekilde gülümseyip teşekkür etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Maç // Hyunin
RandomBabasının hayali olup da gerçekleştiremediği şampiyonluğu gerçekleştirmek isteyen boksör Jeongin. Her zaman ona destek olan 'arkadaşı' hemşire Hyunjin. Ve de ailelerinin sırlarla dolu geçmişleri. Mpreg!