"Jeongin burası çok güzel olmuş." Hyunjin özenle süslenmiş olan ringde halatların üzerinde dolaştırdı elini.
Birbirlerinin parmaklarına taktıkları alyanslardan sonra kısa bir sarılma geçmişti aralarında. Hyunjin, Wooyoung'un ve Yeonjun'un süslediği ringi tur
atarak inceliyordu. Jeongin'de ellerini arkada birleştirerek arkasında dolaşıyor, tepki olarak verdiği tatlı kıkırdamalarını dinliyordu."Wooyoung amcamla, koçum sağolsun."
Hyunjin,halatların kesişme noktasında bulunan 3D olarak kağıttan yapılmış olan lotus çiçeğini daha yakından incelemek için eline almıştı. Sanki gerçekmiş gibi istemsizce burnuna yaklaştırmıştı. Gerçek bir lotus çiçeği gibi koktuğunu fark ettiğinde biraz daha yaklaştırdı.
"Aynı gerçekmiş gibi kokuyor. Sende baksana." Hyunjin yalnızca başını döndürüp elindeki yapay lotus çiçeğini arkasındaki Jeongin'in yüzüne uzatmıştı.
Jeongin yamuk bir gülümsemeyle ona yaklaşmıştı. Parmakları Hyunjin'in belinde dans ediyormuşçasına hareket ederken kollarını tamamen sarmıştı beline. Hyunjin kıstığı gözleriyle, omzuna çenesini dayayan Jeongin'e bakmıştı.
"Benim lotus çiçeğim daha güzel kokuyor." Jeongin, yüzünü onun boynuna gömerek derince içine çekmişti kokusunu.
Hyunjin aldığı iltifat ile ruhunun okşandığını hissetmişti. Bedenini Jeongin'e çevirirken elleri geniş omuzları bulmuştu. Jeongin, belindeki ellerini sıkılaştırmıştı. Oldukları yerde yavaşça sallanmaya başlamışlardı.
"Dans mı edeceğiz?" Kıkır kıkırdı Hyunjin. İçi içine sığmıyordu. Jeongin'in omzunda bulunan eline gözü kaydığın da gördüğü yüzükle gülümsemişti.
"Bilmem. Ama düğünden önce prova yapmak iyi olabilir."
Jeongin, bir kolunu belinde tutmayı sürdürür iken, diğer elinin avucunu açarak Hyunjin'in elini tutmuştu. Hyunjin ellerinin tutuşunu sıkılaştırmıştı. Diğer kolu ise Jeongin'in omzuna yerleşmişti.
Ringin içini dans ederek turlamışlardı. Ringin ortasına geldiklerinde Jeongin, Hyunjin'i kendi etrafında döndürmüştü. Belinden tutarak eğilmelerini sağlamıştı. Acıyan kasıklarını aldırış etmemeye çalıştı. Hyunjin gülerek bir bacağını zemine uzatırken düşmemek için sıkı sıkıya tutuyordu Jeongin'i.
Jeongin onu yavaşça ringe yatırmıştı. Elini belinden çekmez iken ağırlığını vermeden üzerine uzanmıştı. İşaret ve orta parmağı yüzünün her bir yanında geziniyordu. Jeongin çenesinde birleştirmişti parmaklarını.
Dudakları, Hyunjin'in sus çizgisin de dinlenmişti. Hyunjin gözlerini kapatarak hissettiği tarif edilemez duyguların tadını çıkarmaya koyulmuştu. Jeongin geri çekilmeyip, dudaklarını sürterek dolgun pembeliklerle buluşturmuştu. Dudakları bir yapboz edasıyla tamamlanmıştı.
Dudaklarının tatlarına bir süre baktıktan sonra toparlanarak salondan çıkmışlardı. Arabaya binerek evlerinin yolunu uzatıp sohbet etmek için bildikleri farklı sokaklardan geçmeye başlamışlardı.
"Düğün yapmaya gerek var mı?" Hyunjin arabayı yavaş bir süratle kullanıyordu.
"Yapsak iyi olur gibi. Bence kalabalığa gerek yok. Babalarımız ve arkadaşlarımız olur. Amcamgili de çağırırız." Jeongin cümlesini bitirmesi ile esnemişti.
"Felix amca ile sen, Minho babamla hâlâ tanışmadınız. Aslında yarın akşam gidebiliriz oraya. Uygun mu senin için?"
"Uygun tabi, babama da sorar haberdar ederim seni. Hem anneni de görmüş olurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Maç // Hyunin
RandomBabasının hayali olup da gerçekleştiremediği şampiyonluğu gerçekleştirmek isteyen boksör Jeongin. Her zaman ona destek olan 'arkadaşı' hemşire Hyunjin. Ve de ailelerinin sırlarla dolu geçmişleri. Mpreg!