11🥊

467 69 19
                                    

Hyunjin anın getirisiyle yakınlaşmalarına izin verdiği için kendine kızıyordu. Çalan telefonla hızla kendini geri çekmişti. Gözlerini Jeongin hariç her yerde gezdirmeye başlamıştı.

Telefonu cevaplayan Jeongin'e gözü kaydığın da kendisine bakıyor olduğunu gördü. Emniyet kemerine daha sıkı tutunur iken Felix ile konuştuğunu anlamıştı. Muhtemelen geç kaldıkları için arıyordu.

Jeongin, Felix'e geliyor olduklarını söyleyip Hyunjin'e son kez baktıktan sonra yüzündeki ufak sırıtmasıyla arabayı çalıştırmıştı.

Kısa bir süre sonra evlerine geldiklerinde Jeongin, Hyunjin'den önce inerek onun kapısını açmıştı. Hyunjin açmak üzere olduğu kapının Jeongin tarafından açılmasıyla garipsemişti.

"Sağol?"

Hyunjin sorgulayıcı bakışlarını Jeongin'e yöneltir iken arabadan inmişti. Jeongin koluna girmesi için uzatmıştı fakat Hyunjin görmezden gelerek binanın içerisine girmişti. Jeongin bozulsa da belli etmeyerek peşinden gitmişti.

Hyunjin kendi dairesine uğrayarak çantasını ve gülleri bırakmıştı. Daha sonra vazoya koymayı aklına not etmişti. 
Bir üst kata çıktıklarında Felix'in kapıda bekliyor olduğunu gördüler. Felix'in yüzünde onları görünce ışık saçan bir gülümse oluşmuştu.

"Hoşgeldiniz."

Felix onları içeri geçirdikten sonra Hyunjin'e sarılmıştı. Hyunjin'de karşılık vermişti. Felix amcasına karşı olan sevgisi bir başkaydı. Ara sıra akşamları Felix amcasına gidiyor sohbet ediyorlardı. Hyunjin bazen sarkmaya başlamış olan yanaklarıyla bile oynuyordu.

"Hoşbulduk."

"Hadi ellerinizi yıkayın da sofraya oturun. Soğumasınlar. Sana en sevdiğin yemeklerden yaptım canım." Felix, Hyunjin'in omzunu pat patlamıştı.

"Sarma da var mı?"

"Var tabi. Babangile de koydum, onlara da götürürsün."

"Teşekkürler Felix amcam benim!" Hyunjin, Felix'e saniyelik bir sarılma verip ellerini yıkamaya gitmişti.

"Kaçırma bu oğlanı."Felix arkasından kıkırdarken oğluna dönüp fısıltılı bir tonda konuşmuştu. Göz kırptıktan sonra sofranın eksiklerini bakmaya gitmişti.

Jeongin ve Hyunjin ellerini yıkadıktan sonra sofraya oturmuşlardı. Hyunjin Kore ve Türk mutfağı karışık olan yemeklere ağzının suyunu akıtarak bakıyordu. Felix yine döktürmüştü.

"Davetiye mi bekliyorsunuz? Yeseneze." Felix sürahiyi masaya bırakırken bön bön yemeklere bakan ikiliye seslendikten sonra o da yerine oturmuştu.

"Senin yüzünden bir türlü diyet yapamıyorum Felix amca." Hyunjin sahte bir kızgınlıkla çatalını Felix'e doğrultmuştu.

"Diyet yapıp da ne yapacaksın sanki? Hatta biraz kilo al. İncecik kalmışsın yavrum." Felix ikişer aldığı sarmaları Hyunjin'in ağzına adeta tıkmıştı.

"Babam doğru söylüyor, diyet yapmana gerek yok. Hem kilo sana yakışır, tatlı olursun."

"Şuan değilim yani?"

"Onu mu dedim şimdi?" Felix ikiliyi izlerken Changbin ve kendisinin gençken ki halleri gelmişti aklına. Bu ikili resmen Changlix'in küçük versiyonlarıydı.

"Babanlar nasıl canım?"

"İyiler. Jisung babamın selamı vardı." Hyunjin içinden kötü diye geçirmişti ancak bunu yansıtmadı.

"Bizde en yakın zamanda hayırlı bir iş için gelmeyi düşünüyoruz." Jeongin babasına uyuracı bakışlar atmıştı, Felix ise sadece omuz silkmişti.

Son Maç // HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin