46.BÖLÜM

700 74 8
                                    

Yıldızları parlatmayı ve yorum yapmayı eksik etmeyin LÜTFEN. Keyifli Okumalar...

3 Saat sonra

Verilen sözler, itimat edilen güvenler...

Yarım kalmışlık ve çaresizlik. Şu an Rüzgâr'ın hissettiği tek şey büyük bir korkuydu. Temiz ruhunun saniyeler içinde zifiri karanlıkta an be an kirlendiğini hissediyordu. Ayrılık ateşi kavuruyordu tüm hücrelerini. Oysa birkaç saat önce nasıl da mutlulardı. Bir hayal âlemi içinde nefes aldıklarını düşünürken büyük dehşet verici bir kâbusa gözlerini açacaklarını bilemediler. Rüzgâr dakikalardır kamera görüntülerinin yansıtıldığı ekrana kilitlenmiş bir halde nefes dahi almadan bir adım öteye gidemiyordu. Görevliler, polisler, korumalar dört bir yandan Çağla'yı arıyordu. Ama hiçbir yerde yoktu. Ona dair tek bir ize rastlamamışlardı.

"Hala bir şey bulamadınız mı?" diye öfkelenen adam güvenlik odasının içinde bir ileriye bir geriye giderek volta atmaya başladı. Bir ömür yanı başında nefes alacağım dediği kadın ortalarda yoktu ve o hiçbir şey yapamıyordu. Eli kolu bağlanmış elinden hiçbir şey gelmiyordu. Omzuna dokunan ele kafasını döndürdüğünde öfkesi daha da perçinlendi.

"Biraz sakin ol Rüzgâr, bulacağız Çağla'yı." Diyen kişi arkadaşı Civan'dı.

"Bulacağız öyle mi Civan Efendi, sen bu söylediğine gerçekten inanıyor musun?" diyerek omzundaki elini sertçe geriye doğru silkeledi. Civan arkadaşının can yangını içinde savrulup gittiğinin farkındaydı ama Rüzgâr'ın bir an önce kendisini toparlaması lazımdı. Aksi takdirde işini yapan herkese bitip bilmeyen öfkesiyle çıkmaza sokarak işlerini yapmalarına engel oluyordu.

"Sen gelsene biraz benimle dışarıya." Diyerek kolundan çekiştirmeye başladı.

"Defol git başımdan Civan, canım burnumda zaten hıncımı senden çıkarmayayım."dedi bakışlarını tekrar ekrana sabitledi. "Hala niye bulamadınız? Bu kadar mı zor? Bu kız benim yanımdan sadece 10 dakika ayrıldı ve lavaboya gitti. Gittiği yer, güzergâhı saati her şey belliyken ne demeye bulamadınız hala." Diyerek bilgisayarın masasına arka arkaya şiddetli bir şekilde vurmaya başladı. Civan onun kontrolden çıktığını fark ettiği an omzundan tutup zorla çekiştirerek çırpınışlarına aldırmadan sürüklemeye başladı.

"Bıraksana beni Civan, bırak diyorum sana." Diye kükrese de karşısındaki adam onu çekiştirerek güvenlik bölümünden zorla çıkardı. "Bıraksana ulan bırak." Dedi ve arkadaşının geriye sendelemesine sebep olacak şekilde onu geriye doğru savurdu. Üstünü başını düzeltemeye çalıştı.

"Bak Rüzgâr canın yanıyor, üzgünsün, çaresiz hissediyorsun anlıyorum seni."

"Sen neyi anlıyorsun Civan? Yaşamadan bilemeyeceğin, anlayamayacağın şeyler hakkında ahkâm kesme. Bana karının cümleleriyle de gelme sakın."dedi parmağını havada tehditkâr bir biçimde salladı. "Şimdi çekil önümden yoksa seni de ezer geçerim. Şu saatten sonra bir Allahın kulu beni tutamam duydun mu beni?" Dedi arkadaşına sırtını dönmüş az önce yaka paça çıkarıldığı yere doğru ilerlerken Civan'ın sözleriyle yerinde kala kaldı.

"Çağla'nın ortadan kayboluşuyla ateşten bir gömlek giydin, korku tüm hücrelerini ele geçirdi. Bunu görmek için yaşamaya gerek yok Rüzgâr, onu ne kadar çok sevdiğini biliyorum ama işini yapan insanları zora sokmaktan, Çağla'ya bulmamıza engel olmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsun."

Rüzgâr arkadaşının cümleleriyle omuzları düştü. Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi.

"Ben..." dedi soluğu acının yasını tutar gibiydi. "Ben çok korkuyorum Civan, ben ilk defa bu kadar sarsıcı şekilde onu gerçek anlamda kaybetmekten korkuyorum. Mutluluğa bu kadar yakınken onu yitirmekten delicesine korkuyorum. Sadece 10 dakika, 10 dakika yalnız bıraktım, nikâhımız kıyıldı, o artık sonsuza kadar benimdi. Ama şimdi o da ben de bir bilinmezlik içindeyiz. Allah kahretsin ki elimden hiçbir şey gelmiyor. Ya o şerefsiz varsa bu işin içinde de..." dedi dişlerini sıkarken iki eli yanlarında yumruk olmuştu. Canının acısını artık hissetmiyor gözünü öfke bürüyordu. Civan arkadaşının yanı başına geldi ve ona güven verircesine omzuna dokundu.

Geriye Dönüş* TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin