"Her gün seni arıyorum,
Niçin benden uzaktasın?
Dağa, taşa soruyorum:
Niçin benden uzaktasın?"
(Sabahattin Ali* Uzakta)
Ayaklarını sürükleyerek gözleri kıpkırmızı olmuş bir halde öldüğünü düşündüğü sevdiği kadınının kuzeni ile nişanlandığı bahçeye gözünü dikmişti. Yaşananların gerçek olup olmadığını idrak etmeye çalışıyordu. Bu olamazdı. Bunlar kötü bir kâbustan başka bir şey değildi. Türker elinde içki şişesi ile ayaklarını sürükleyerek herkesin uykuya çekildiği evinin bahçesinde havuzun kenarında duran şezlonglara oturmuş elindeki şişeyi kafasına dikerken hemen bitişik kuzeninin ailesi ile yaşadığı eve bakmıştı. Aklına dolup taşan düşünceler, gözlerine gelen görüntüler öfkesini arttırırken geceden bu yana sayısız defa çalan telefonu yine çalmaya başlamıştı. Bu ısrar can sıkıcı bir hal aldığı vakit elini cebine attı ve ekrandaki isme çarpık bir gülümseme bahşetti. Telefonu açarak kulağına götüren adam "Ooo Enis Bey gece gece bu ısrarlı arayışlarınızı neye borçluyuz?" Diyerek alayvari bir şekilde tehlikeli bir gülüşle konuştu. Enis onun çok iyi olmadığını biliyor ve saatlerdir her yer de deli gibi onu arıyordu.
"Türker neredesin sen? Saatlerdir bakmadığım yer kalmadı."
"Cehennemin dibindeyim duydun mu beni, cehennemin dibinde alevler içinde cayır cayır yanıyorum."
"Türker sakin ol ve sakın bir saçmalık yapayım deme."
"Ne diyorsun oğlum sen, hayatımın içine ettiniz ulan. Hala ne saçmalığından bahsediyorsun?" Diyerek kükreyen adam bir anda hiddetlenerek içkinin de etkisiyle gözleri öfke bulutları ile dolup taştı. Elindeki şişeyi bir hışımla havuza fırlatan adam " Sizin yüzünüzden sevdiğim kadın benim düşmanım oldu. Bana aşkla bakan gözler artık bana nefret kusuyor Enis, bana seni seviyorum diyen dudaklar şimdi kuzenimin dudaklarına..." diyerek sesi cansızlaştığında nefesinin kesildiğini hissetti. Canı yanıyordu, öyle böyle değil biri canlı canlı kalbini avuçlayıp nefesinin yitip gitmesine sebep oluyordu. Sakinleşemiyor, öfkesi dinmiyordu.
"Türker neredesin?"
"Nerde miyim?"dedi tekrar ağlamakla gülme arasında bir sinir harbi içinde gözlerini teyzesinin evine dikmiş "Az sonra rezaletin çıkacağı yerdeyim."
"Evde misin sen? Bana bak sakın aklıma geleni yapma sakın."
"O herifin canına okuyacağım Enis, Çağla'nın benim sevgilim olduğunu bildiği halde yıllardır çektiğim acıya şahit olduğu halde sessiz kalmasının ve şimdi şerefsizce karşıma çıkmasının bedelini ödeyecek." Dedi ve telefonu kapatırken karşıdan onu durdurmaya çalışan sesi duymadı bile.
Türker'in adeta gözü dönmüş içkinin verdiği cahil cesareti ile de kendini bilmez bir halde hırsla teyzesinin evine doğru yöneldi. Kafasında bin bir tane görüntü kurgularken onların birlikte aynı odada kalma ihtimalleri ile yüreğinde daha büyük bir öfke duyuyordu. Kıskançlık ve ihanete uğramışlık hissi onun durdurulamaz bir halde teyzesinin evine girmesine sebep oldu.
"Rüzgâr." Diye evi inleten adam kimin ne diyeceğini ne düşüneceğini aldırmaz bir havada sehpanın üzerinde bulunan vazoyu eline geçirerek sertçe yere savurdu. "İn ulan aşağıya hesap vereceksin bana, yılların acısının hesabını görmeye geldim." Diye kükrediğinde sanki onu bekler gibi sakin adımlarla salona giren Rüzgâr'ın rahatlığı daha da hiddetlenmesine sebep oldu.
"Ne bağırıp duruyorsun Türker? Eşkıya mısın gece gece kapıma dayanıyorsun?" dediği an Türker bir hışımla kuzeninin yakalarına yapıştı. "Nerede ulan Çağla?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geriye Dönüş* TAMAMLANDI
RomansaOnlar... Geri döneceğimi hiç düşünemediler. Onlar... Yaptıklarının bedelini elbet bir gün ödeyeceklerini tahmin edemediler. Vakit hesabın kesilme zamanı... Ben Çağla geriye döndüm, yüzümde emanet tebessümler, kalbim de intikam çığlıkları, gözlerim d...