25.BÖLÜM

1.7K 149 9
                                    

"Yıllardır biriktirdiğim suskunluklarım, ihanet ettiğim acılarım var benim."

Ağır bir yük vardı omuzlarında. Pişmanlıkla körüklenen, gücünün taşımaya yetmediği, aciz kaldığı, vicdanına eziyet bir yüktü bu. Onu sarp kayalıklara, meşakkatli yalçın diyarlara acımadan savuran tehlikeli bir yüktü bu. Gayreti elvermiyordu dayanmasına.

Çağla bedenini taşımakta güçlük çekiyordu. Rüzgar'ın annesiyle tartıştığını uzaktan uzağa izliyor, onların yanına bir adım yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Rüzgar'ın öfkeden deliye dönen surat ifadesi, keskinleşen el kol hareketleri hızlanmışken, bakışları Rüzgar'ın annesiyle bir an buluştu. İşte o an etrafındaki tüm her şey bir bir silinip gitti. Çevresinde sadece kendisinin sezinlediği esrarengiz bir sessizliğin yer edindiğinin farkına vardı. Damla damla ölmeye başladığını hissetti. Devasa bir hüsranın kadının gözlerine yerleştiğini, bir avuç tebessümün dahi yüreğinde kalmadığını anladı. Karanlığa gömülmek tüm varlığını silip atarak sonsuza kadar yok olmak istedi. Gecenin rengini kaderinin alacasına boca etti. Esiyordu suskunluk rüzgarları, amansızca sarıyordu dört bir yanını. Çakır bir ayaz çörekleniyordu titreyen tenine. Feraye Hanımın çatık kaşları ve soğuk bakışlarıyla ürperen vücudunu korumak amacıyla ellerini bedenine sardı. Daha birkaç saat öncesine kadar gelinim dediği kıza şimdi tiksinerek bakıyordu. El olmak nedir işte bunu kadının bakışlarıyla giydirdiği hüküm ile daha iyi anladı. O gözlerde gördüğü aşağılanma, aslında genç kıza sonu yaşamaya başladığını çok iyi anlattı. Çağla artık bir çıkış yolu aramaktan vazgeçti. Zaman ve mekân onu nereye sürüklerse kaderine boyun eğecek, olacak olanlara teslim olacaktı. Sessiz haykırışlarının hiçbir yüreğe ulaşacağına artık inanmıyordu. Yıllardır içinde biriktirdiği suskunluklarına bir yenisini daha ekleyerek bakışlarını Feraye Hanımdan kaçırdı. Yıllar önce ona merhamet etmeyen adam bugününü cehenneme çevirmeyi başarmıştı. Ardında bıraktığı felaketleri bir an olsun düşünmeden hareket etmişti. Vefasızca yıkıp geçmişti. Türker genç kızı dönüşü olmayan yollarda yine bir başına çaresizce bırakmayı başarmıştı.

Çağla sırtını herkese döndürmüşken bakışlarını gecenin zifiri karanlığına dikti. Gözyaşlarının istila ettiği yanaklarına aldırmadan dilinden dökülen cümleler yıldızların şahitliğinde geceye edilen yemin gibiydi. "Üzerinde hakkım var Türker, bu yaptığınla sana iki cihanda da hakkımı helal etmiyorum." dedi.

Geleceğe dair hayatının kuytu köşelerine umut ekmişti. Umut çiçeklerini rüzgarla büyütmüştü. Ama o umut tohumlarından kahır çiçeklerinin açacağını bilememişti. Gecenin sinsi köşelerine sinmiş keder kaderine miras gibiydi. Gönlü nasıl razı gelmiş bu zalimliği yapmaya, bu zulmü nasıl reva görmüştü bir türlü anlayamıyordu. Sesi titriyor, kelimeleri cümleye dönüşmüyordu. Bakışları birbirine kenetlenirken yüreğinde bir şeylerin tuzla buz olduğunu hissetti. Belirsizliğin içinde buhranlar geçirirken ruhunu teselli edecek tek bir umut ışığı yoktu. Yüreğindeki yangın giderek alazlanıyordu. Geriye kalan küllerini ise acımasızca dört bir yana savuruyordu. Bir gaflet ki sarıp sarmalamıştı şimdiki zamanını, kaderini, ömrünü...Sahte tebessümleri mesken etmişti yıllarca kendine. Yüreğine ulaşan gerçekleri acımasızca kazımak delicesine vazgeçmek istemiyordu. Hırpalanmıştı bedeni. Katlanamıyordu başına gelebilecek olan daha fazlasına. Giderek hissizleşiyor, bakışları donuklaşıyordu. Bir beton yığınından farksızlaşıyordu. Attığı her adımda gözler üzerine çekiliyordu. Kırık tebessümlerin sahibi sureti şimdi sadece kırgın bir hüzne ev sahipliği yapıyordu. Omzunda hissettiği sıcaklıkla birlikte kendine geldi. İşte o dokunuş dünyalara bedeldi. Bakışlarını omzundaki elin sahibine yönlendirdiğinde onu gördü. Şu hayatta nefes alma sebebini, güç aldığı ayakta durmasını sağlayan adamı, Rüzgar'ını gördü. Güçlü kalmasının en büyük sebeplerinden biriydi onun sevgisi. Dirayetinin sağlamlığı yüreğinin azametinden geliyordu.

Geriye Dönüş* TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin