"Tek bir kelimenin içine neler sığdırıp, tek bir cümle de neleri tükettiğimi bilemezsin."
Acılara kafa tutmuş, bir damlacık umuda sıkı sıkıya sarılarak çıkmıştı bu yola, mutlu olmak adına... Asıl olan imkânsız inkardan başka bir şey değildi. Çağla baharsız tükenenlerden yalnızca biriydi. Türker'in son cümlesi zihninde hunharca tekrar tekrar yankılanıyordu.
"Beni affet Lavinia, seni çok seviyorum." Demişti. Dudaklarından dökülen son cümle bu olmuştu. Lavinia... Ölüm çiçeği... Türker'e de ölüm getirmiş Çağla'yı insafsız bir kedere sürüklemişti. Şimdi Çağla bir arabanın içinde uçurumun kenarında bulunan insanlara meyus bakışlarla bakıyordu. Polisler, kurtarma ekipleri, Rüzgâr, Civan ve diğerleri... Bir an gözlerini kapadı genç kız yaşadığı tüm bunların büyük bir kabus olmasını diledi. O uçurumun dibinde Türker'in değil kendisinin olması gerekiyordu. Yıllar önce Rüzgar'ın onu kurtarmaması gerekiyordu. Gözyaşları acımasızca akıp giderken tekrar baktı o hazin sonun gerçekleştiği noktaya, omuzları çökmüş yüzünde derin bir sızının olduğu metrelerce uzaktan hissedilen sevdiği adama, artık imkansızına baktı. Onun hayatına, onun geleceğine nasılda eğreti durduğunu hissetti. Yitip giden masumiyetine tüm yaşadıklarına isyan etti. Gizli sırların ortaya çıkma vakti artık gelmişti. Sabah ilk ışıklarını etrafa cömertçe bahşederken kızın yüreğinde henüz gecenin gizemi çözülmemişti. Elinde tuttuğu fotoğrafa baktı. Az önce bile isteye kendisini uçurumdan aşağıya atarak bedel diye istediğini güya genç kıza vermişti. Ama bilmediği bu yaptığı kızı daha büyük bir ıstıraba sürüklemekten başka bir işe yaramamıştı. Avuçları arasındaki fotoğrafın arkasını usulca çevirdi ve kan çanağına dönmüş gözlerle baktı. Arkasında yazılanları dudaklarını titreterek okurken dilinden tek bir cümle fısıltı halinde düşmüştü. "Daha benden ne istiyorsun Türker?" dedi.
Yüreğinin gücü yaşadıklarını kaldırmaya yetmiyordu. Elleri arasında bulunan fotoğrafı buruşturarak canının acısına aldırmadan parmakları arasında kül edercesine sıktırdı. İç hesaplaşması sürerken bulunduğu arabanın camının sertçe vurulmasıyla gözleri korku ile açıldı. Arabanın camına doğru kimin olduğunu görmek için başını çevirdiğinde Ekin'in dehşet dolu bakışlarıyla karşılaştı. Çılgınlar gibi arabanın camına iki eliyle yumruklarla vuruyor aklını yitirmişçesine çığlıklar atıyor "İn aşağıya sürtük." Diyerek haykırıyordu. Bir an neye uğradığını şaşıran Çağla ardına kadar açılan gözlerle neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Daha ne olduğunu bile anlayamadan kapısı hızla açılmış kolundan sertçe çekilerek arabadan süründürülerek indirilmişti. Kolundan tuttuğu kızı yere sertçe savuran Ekin "O senin yüzünden öldü. Onu ölüme sen götürdün. Seni de ben öldüreceğim." Diyerek kızın üzerine ardıldı. Tam o esnada Ferda arkadaşının kolundan sertçe tutarak onu durdurmayı başardı.
"Yeter, yeter bir dur artık Ekin." Diye onun durmasını sağlamaya çalışıyor. Ama gücü bir türlü yetmiyordu. O sırada yanlarına Fulya, Civan, Rüzgâr da gelirken Enis bir eli karnında bir bacağını da sürüyerek arkadaşlarının yanına ulaşmaya çalışıyordu.
"Bırakın beni öldüreceğim bu sürtüğü, yıllar önce yarım kalan işimi tamamlayacağım. İntikam ise intikam, artık ben de bedel istiyorum. Türker'in canını alanın canını alacağım. Duydun mu beni sürtük, ölümün benim elimden olacak ama bu defa seni kurtaracak bir buzlar prensin de olmayacak." Dedi yılan gibi tıslarken bir yandan da nefret dolu bakışlarını Rüzgar'a çevirdi. Bu yaşananlarda büyük bir suçun payının da ona ait olduğuna inanıyordu.
Rüzgâr, yere düşmüş Çağla'yı elinden tutarak yerden kalkmasına yardımcı oldu. Çağla tüm bu yaşananların sebebi olarak görülmeyi kendine hak görmezken, kanına dokunmuşçasına hıçkırıklara boğuldu. Çok şey söylemek istiyor ama dili dönmüyordu. Kelimeler akıp gideceğine yüreğine zehirli bir hançer gibi arka arkaya saplanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geriye Dönüş* TAMAMLANDI
RomansaOnlar... Geri döneceğimi hiç düşünemediler. Onlar... Yaptıklarının bedelini elbet bir gün ödeyeceklerini tahmin edemediler. Vakit hesabın kesilme zamanı... Ben Çağla geriye döndüm, yüzümde emanet tebessümler, kalbim de intikam çığlıkları, gözlerim d...