19.BÖLÜM

2.8K 231 9
                                    


Çağla "Rüzgâr..." diye can yangını içinde fısıldadı. Gözleri cam kırıkları ile dolu bir halde ışıl ışıldı. Yıllar sonra intikam için geri döndüğü ülkesinde onunla tekrar karşı karşıya geleceğini asla tahmin etmemişti.

"Sakin ol Çağla, sadece bana güven. Lütfen!" Dedi kimsenin duymadığından emin olduğu bir kısıklıktaydı sesi.

"Sen..." diyerek kükreyen Türker kendisini zor zapt ediyordu.

"Evet ben Ferhat." diyerek Sıla'nın yanına gelen adam karısının elinden sıkıca tutup onu böylesine bir keşmekeşin içine soktuğu için kendisine çok kızmıştı. Kızın hiçbir günahı yokken ne imalara ne hakaretlere maruz kalmıştı.

Sıla, Ferhat'ın masum yanıydı. Saflığa temizliğe onun sayesinde inanmış, vicdanını onun güzel yüreğiyle yıkayıp iyiliğe adım adım onun sayesinde yaklaşmıştı. Şimdi ise geçmişte yapmış olduğu büyük bir hatanın telafisi için buradaydı.

Sıla tüm hikâyeyi bildiği için sevdiği adamı yalnız bırakmamıştı. İyi günde kötü günde diyerek çıktıkları bu yolda eşinin tökezlemesine, acı çekmesine izin vermemek adına buradaydı. İnsanlar hata yapardı. Önemli olan bu hataları er ya da geç fark edip pişman olarak vicdanları ile düzeltme çabası içine girmeleriydi.

Sıla, Ferhat'ın yıllardır çektiği acının da pişmanlığında yaptığı tüm her şeyin de şahidiydi. Günün birinde öyle bir şey ile kapısındaydı ki işte o gün Sıla için Ferhat bambaşka bir dünyadan kopup gelmişti. O gün bugündür de her şeye karşı el ele birlikte mücadele etmişlerdi.

"Çok uzun zaman oldu öyle değil mi Enis?" diyerek nefret dolu bakışlarını ona çevirdi. Enis tek bir söz söylemeden "Sakın yapma."dercesine başını sağa sola salladı. Ama Ferhat'ın artık ona aldırış edecek durumu yoktu. Onun için hayatta iki önemli şey vardı. Biri Sıla, diğeri vicdanının kanamaya devam etmesine sebep olan Ilgaz'dı.

"Eee ayakta kaldınız. Lütfen oturun." Diyen adam ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çabalıyordu. Zira az sonra kan gövdeyi götürecekti. "Sizinle daha sonra görüşecektik demek ki bugüne nasipmiş."

Türker daha fazla dayanamamış ve koşar adımla adamın yakalarına yapışarak "Sen hangi cüretle ulan, hangi bahadırlık ile benim karşıma çıkmaya cesaret edersin." Diye bas bas bağırdı. Restorandaki garsonlar durumdan rahatsızlık duyarak kargaşa çıkmasına sebep olmak için yanlarına yaklaşmaya çalıştıklarında onları durduran kişi bu defa da Rüzgar'dı.

"Tamam sorun yok, sakince oturup konuşacağız ve halledeceğiz. Bir daha da sıkıntı yaşanmayacak." Diyerek garsonları oradan uzaklaştırırken, Ferhat Türker'in gözlerinin içine meydan okurcasına bakarak "Ne o? Bu hiddetinin sebebi beni yıllar sonra karşında görmek mi? Yoksa yaptığın büyük bir haksızlığın ortaya çıkmasına sebep olacak olan korkun mu?" dedi.

Türker duydukları ile yerin ayağının altından kayıp gittiğini hissetti. Rüzgâr, kuzeninin sersemlediğini hissederek Ferhat'ın yakalarından onun ellerini çekerek sandalyeye oturttu. Gözlerini ona dikerek "Bir kere de yargılamadan dinlemeyi dene. Belki artık hata yapmaktan vazgeçersin." Dedi. Kuzenine yandan bir bakış atan adam gözlerini kısarak burada neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu. Tam o sırada gözleri arkasını dönüp gitmeye hazırlanan Enis'i buldu. "Otur yerine Enis." Diyerek emreden sesi etrafta yankılandı. Enis güç bela adımlarla az önce kalktığı sandalyesine geri otururken, Çağla, Ferhat ve Sıla'da sandalyelerine oturdu. Sıla Ferhat'ın elini tutarken, Rüzgâr'ın güven veren kolları da Çağla'yı sarıp sarmalamıştı. Çağla nefes almakta güçlük çekiyordu. İlk defa bugün Türker'in karşısında kendisini güçsüz hissediyordu. Az önceki güçlü kendinden emin, özgüven dolu kız gitmiş, kimsesiz küçük öksüz yetim kız geri gelmişti. Rüzgâr onun içinde bulunduğu durumu yürekten hissediyor, onu buraya getiren Türker ve Enis'e delice bir öfke ile dolup taşıyordu. Ortamı oluşturup onu hazırlamadan böyle bir yüzleşme yaşatmak istemiyordu ama bazen her şey planlandığı gibi gitmiyordu. Ve sonunda kaçınılmaz oyunun ilk perdesi zamansız bir şekilde gerçekleşecekti.

Geriye Dönüş* TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin