03

368 66 37
                                    

Duvarda yazan oddinary yazısını bir kaç kere okudu Chan. Evet, Minho'nun çalıştığı barın adı buydu. Mekanın dışı sıradan gözüküyordu. İzbe bir sokak olmasına rağmen bilindik ve sevilen bir yerdi anlaşılan.

Derin bir nefes alıp içeriye girmek için cesaretini topladı Chan ve gömleğinin bir düğmesini daha açtı. Yıllar sonra.. Minho'yu göreceği için fazlasıyla heyecanlıydı ama bir o kadar da korkuyordu. Küçüğü onu nasıl karşılayacaktı?

Ne olursa olsun, bunu yapmak zorundasın Chan.

Evet, yapmak zorundaydı. Bu kendisine verdiği bir sözdü.

Adımlarını girişe yönlendirip korumalardan geçti ve içeriye adımladı. Yüksek müzik sesi, sarhoş bedenler ve içki kokusu.. Midesini bulandırmaya yetmişti.

Adımlarını bar taburelerine yönlendirip oturdu ve gözleriyle etrafı taradı. Gördüğü bedenle duraksadı. İçeceklerle uğraştığı için arkası dönüktü ama onun Minho olabileceğini düşündü Chan. Gerginlikle nefesini tuttu.

Önündeki beden arkasını dönüp elindeki bardağı Chan'ın hemen yanındaki adamın önüne bıraktığında emin olmuştu Chan. Bu kesinlikle Minho'ydu..

Büyümüştü. Yüz hatları keskinleşmişti ve fazlasıyla yakışıklı gözüküyordu ama hala gözünde küçücük bir çocuktu sanki şimdi.

"Ne alırdınız?"

Minho'nun bakışları elindeki sildiği bardaktayken Chan'a ithafen konuşmuştu. Henüz ona bakmamıştı.

"Mümkünse seni buradan alıp götürmeyi düşünüyorum."

Chan'ın yüzündeki küçük gülümsemeyle söylediğiyle Minho şaşkınlıkla bakışlarını ona çevirmişti.

Chan gergindi. Kendisini tanıyacak mıydı? Tanısa ne tepki verecekti? Ama tanımayadabilirdi.

Minho'nun yavaşça şekil değiştiren yüzü son düşüncesini boşa çıkarmıştı Chan'ın. Minho'nun kısılan gözleri bir süre Chan'ın yüzünde gezinmiş, daha sonra dudaklarında alaycı bir gülümseme oluşmuştu.

"Neden buradasın?"

Net bir sesle sorduğu soru Chan'ın içini titretmişti. Tamam, bu beklediği bir şeydi. Küçüğünün karakterini çok iyi biliyordu Chan.

"Ben.. Seninle konuşmak istedim Minho."

Minho gülmüş ve ellerini önündeki masanın kenarlarına yaslayarak başını eğmişti. Neden burada olmak zorundaydı? Yıllar sonra, her şeyi yeni yeni geride bırakmışken, neden birden çıkıp gelmişti?

"Konuşacak bir şey yok. Git buradan."

Chan sesli bir nefes bırakıp başını iki yana salladı.

"Gitmeyeceğim. Konuşacağız. Bana hesap vereceksin. Neden benden sonra diğerlerine sahip çıkmadın, sizi bir arada tutmadın hesap vereceksin."

Minho'nun sinirli bakışları duyduklarıyla Chan'ın yüzüne çıkarken Chan da bakışlarını ondan ayırmadı.

"Hesap soracaksın, öyle mi? Pekala.. hesaplaşalım!"

Minho önündeki masanın etrafından dolanıp Chan'ın yanına geldi. Sertçe büyüğünün kolunu kavrayıp onu oturduğu yerden kaldırmış ve onu dışarıya çekiştirmişti.

Chan sesini çıkarmayıp küçüğünü takip etti. Dışarı çıktıklarında Minho fırlatır gibi büyüğünün kolunu bırakmıştı.

"Minho bak, sinirlisin biliyorum-"

HiraethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin