12

357 71 61
                                    

"Bir şey bilmiyorum dedim ya."

Adamın rahat bir tonda konuşması dörtlüyü iyice çileden çıkarırken Minho dayanamayıp adamın yakasına yapışmıştı.

"Siktir lan ordan! Senden habersiz kuş uçmaz o sikik yerden! Şimdi. Tekrar soruyorum. Üç sene önce, Kim Seungmin bir gece yurttan kayboldu. Bundan haberin var elbette. Nasıl oldu? Kim kaçırdı?"

Minho kelimeleri bastıra bastıra sorarken adamın yakasındaki elleri gittikçe sıklaşıyordu.

Adamın sessiz kalmasına dayanamayarak cebinden küçük bir çakı çıkardı ve açıp adamın boğazına dayadı. Adamın gözleri korkuyla büyürken Chan da ondan farklı değildi.

"Siktir Minho. Sok onu içeri."

Minho sadistçe sırıtıp başını iki yana salladı.

"Bu şerefsiz konuşmazsa yavaştan kesmeye başlayacağım hyung. Sonuçta bana yaptıklarını unutmadım hala. Sen bilmezsin hyung. Beni hiçbir zaman sevmedi. Çünkü ben yaramaz bir çocuktum. Senin sevgini isteyen kimdi zaten lan?! Birazcık acısaydın ya!"

Minho nefretle adamın yüzüne bağırırken adamın yüzünde bir aydınlanma ifadesi oluşmuştu. Şimdi hatırlıyordu. Lee Minho. En ufak hatasında onu karanlık bir odaya kapatıp aç bıraktığını hatırlıyordu. Ya da diğer çocuklardan uzakta ona yurdun işlerini yaptırdığını da. Chan gittikten sonra onu kardeşleriyle tehdit edip tuvaletleri yıkattığını, daha bir sürü şeyi..

Tabii Chan'ın bunların hiçbirinden haberi yoktu. Olsaydı, izin vermezdi. Gerekirse küçüğünü alır ordan kaçardı ama yine de izin vermezdi.

Minho elindeki çakıyı adamın boğazına biraz daha bastırdığında adam korkuyla bağırdı.

"Tamam! Konuşacağım. Lütfen onu benden uzaklaştırın."

Changbin hızlıca büyüğünün yanına gelip kolundan tuttu ve geriye çekti. Minho itiraz etmedi. Buraya kendi intikamını almak için değil, küçüğünü bulmak için gelmişti.

Chan korkudan titreyen adamın yanına yaklaştı.

"Konuş."

"Onu sattım."

"Ne?"

Chan şaşkınlıkla büyüttüğü gözleriyle adama bakarken Minho artık dayanamıyordu. Bu herifin ağzını yüzünü dağıtmadan içi rahat etmeyecekti. Tam adama doğru yönelecekken adamın yüzüne sert bir yumruk inmişti.

Geldiklerinden beri sessizliğini koruyan Hyunjin bu söze dayanamamıştı ve adamın yüzüne geçirmişti yumruğunu.

Onu sattım..

Bu kadar basit miydi? Canından değerli gördüğü çocuğa kim, ne hakla böyle bir muamele gösterebilirdi?

Yere düşen adamın yanına çöküp yakasına yapıştı titreyen elleriyle.

"Onu sattın? Benim tekrar görme umuduyla yaşadığım, gecelerce tanrıya ona tekrar kavuşmak için yalvardığım çocuğu bir başkasına para karşılığında verdin öyle mi?"

Hyunjin sinirle adama bir yumruk daha attığında Chan omuzlarından tutup onu geriye çekti.

"Dur Hyun. Önce nerede olduğunu öğrenelim. Sonra bunun hesabını soracağız."

Hyunjin sesli nefes alışverişleri arasında büyüğünü onaylayip ellerini yüzüne bastırdı ve yüzünü ovalayıp geriye adımladı.

Chan ise içinden kendine sakin olması gerektiğini tekrarlayarak adamın yakasına yapıştı ve onu ayağa kaldırdı.

"Kime s- verdin onu?"

O kelimeyi küçüğü için kullanamamıştı Chan. Dili varmamıştı.

"Park Jung Soo. Kimin nesi bilmiyorum. Bir gün yurda geldi. Bahçede beraber çocukları izlerken Seungmin'i gösterdi. Onu yasal işlemler dışında istediğini, karşılığında yüklü bir miktar vereceğini söyledi. İlk başta kabul etmemiştim çünkü başımın polisle, devletle belaya girmesinden korktum. Ama adamın teklif ettiği miktar gün geçtikçe arttı. Ve bununla beraber tehditleri.."

Changbin hızlıca adamın dediği ismi not alırken Chan adamın devam etmesi için hızlıca yakasını sarstı.

"Ben de kabul ettim. Gece Seungmin uyurken onu eterle bayıltıp dolabından birkaç eşya toparladım ve o adama verdim. Çok zor olmadı çünkü Seungmin çelimsiz bir çocuktu. Diğerlerinin ruhu bile duymamıştı. Adamlar davayı yöneten polise de para vermişler ve tanıdıklar sayesinde rütbe atlatmışlar olayın üstü kapansın diye. Onlar da sorgulamadı. Sonrasını bilmiyorum."

İnsanların gözünü ne boyamıştı böyle? Para mı? Güç mü? Şöhret mi? Neydi insanları böyle kör eden? Onları merhametten, acıma duygusundan mahrum bırakan.. Küçücük bir çocuğun hayatını yok saymak bu kadar kolay mıydı? Sanki yaşadığı hayat, bulunduğu beden ona ait değilmişçesine onu kontrol etmeyi nasıl düşünebilirlerdi? İnsanlık bu kadar mı ölmüştü?

Chan adamın yakasını nefretle bırakıp Minho'ya döndü.

"Şimdi istediğini yapabilirsiniz. Gel Changbin."

Chan Changbin ile beraber adamın evinden çıkarken Minho içinde biriken öfkeyle adamın yüzüne yumruklarını geçirmeye başlamıştı.

"İsmi neydi?"

Changbin büyüğünün sorduğu soruyu cevapladı hemen.

"Park Jung Soo."

"Bakalım kimmiş bu herif."

Chan telefonunu çıkarıp sekreteri Taehyun'u aramış ve adamın ismini verip hakkındaki tüm bilgileri ona göndermesini istemişti.

Bir süre sonra içeriden elleri kan içinde iki beden çıktığında Changbin de rahatlamış bir nefes vermişti. O herifin zarar görmesi oldukça içini rahatlatmıştı.

"Şimdi ne yapıyoruz hyung?"

Minho Chan'a bakarak sorduğunda Chan ona dönüp elini omzuna koydu.

"Şimdi eve gideceğiz ve Taehyun'un bana adamın bilgilerini göndermesini bekleyeceğiz."

Minho büyüğünü başıyla onaylarken Chan onu tutup kendine çekmiş ve sıkıca sarılmıştı.

"Neden bana anlatmadın?"

Minho onun neyi kastettiğini anlarken bıkkın bir nefes verip burnunu Chan'ın omzuna yaslamıştı.

"Zaten bizimle yeterince ilgileniyordun. Hem bunu anlasaydım rahat durmayacaktın. Ya yurttan kaçacak ya da atılacaktık. Diğerlerinden ayrılmaktansa katlanmaya razıydım."

Chan onun dediklerini başıyla onaylamış saçlarını okşayarak geriye çekilmişti.

"Peki, bilen biri var mıydı?"

Minho'nun yüzünde küçük bir gülümseme oluşurken başıyla onayladı.

"Seungmin.. O aldığım nefesten iyi olup olmadığımı anlardı. Bir şekilde öğrendi işte."

Hyunjin bu muhabbete daha fazla dayanamamış ve hızlıca önden arabaya yerleşmişti.

Diğerleri de onu fazla bekletmemiş, arabaya yerleşmişti.

Uzun süren araba yolculuğundan sonra sonunda eve varmıştılar. Hepsi yorgunlukla kendilerini koltuklara atarken küçüklere neler olduğunu anlatmak Changbin'e kalmıştı..






Yavaş yavaş bir şeyler gelişiyor. Sizi de çok merakta bıraktım kusura bakmayın 🤭

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

Hoşça kalın ❣️

HiraethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin