"Onu gördüm."
İşte bu iki kelimelik cümle hepsinin içinde küçük bir umudun yeşermesine neden olmuştu.
Felix ve Jisung şaşkınlık ve sevinçle birbirlerine bakarken diğerleri rahat bir nefes bırakmıştı. Şimdilik sadece bunu bilmek bile yeterdi onlara. Ama Minho bu kadarla yetinmedi.
"Nerede? Ne zaman gördün? Nasıldı?"
Sorularını üst üste sıralarken Jisung elini büyüğünün omzuna koyup okşadı yavaşça.
"Hyung biraz yavaş ol."
Minho bu dokunuşla biraz sakinleşip başıyla onayladı ve soran bakışlarını küçüğüne çevirdi tekrar.
"İki sene önceydi. Hastanedeydim. Grip olmuştum önemli bir şey yoktu ve doktorun yanından çıkmıştım. Koridorda yürürken çarpıştık. Ben onu hemen tanıdım. Yüzü hiç değişmemiş ki, hala küçük bir köpek yavrusunu andırıyordu."
Jeongin'in kıkırdayarak anlattığı şey Hyunjin için nefes alma ihtiyacı oluşturmuştu. Başını yukarı çevirip derin bir nefes aldı. Yıllardır gözünün önünden gitmeyen yüzü hatırladı. Demek değişmemişti. O zaman hala çok güzeldi..
"Peki o seni tanıdı mı?"
En büyüklerinin sorduğu soruyla Jeongin'in yüzündeki gülümseme yavaşça silinmişti. Başını iki yana salladı sakince.
"Hatırlamadı hyung. Ona Seugmin hyung dediğimde şaşkınca suratıma bakmaktan başka bir şey yapmadı. Ona beni hatırlıyor musun diye sorduğumda başını iki yana salladı. Neden konuşmadığını anlamadım. Sonra.."
Jeongin çatılan kaşlarıyla duraksadığında Changbin de aynı şekilde kaşlarını çattı.
"Sonra?"
"Bir adam 'Seungmin!' diye seslenip yanımıza geldi. Bana sorgular bakışlar atarken kendimi yurttan arkadaşı olarak tanıttım. O da aceleleri olduğunu söyleyip gidecekken hızlıca bir kağıda numaramı yazıp Seungmin hyungun eline tutuşturmuştum. Beni aramasını, onu özlediğimi söyledim ama ordan uzaklaşırken adamın onun elinden kağıdı aldığını görmüştüm. Sonra da bana dönen olmadı zaten. Tekrar tekrar o hastaneye gittim ama hayır, bir daha görmedim onu."
Jeongin'in anlattıkları hepsinin kafasında soru işaretleri oluşmasına neden olmuştu.
Seungmin neden hastanedeydi?
Neden Jeongin'i hatırlamamıştı?
O adam kimdi?
Neden Jeongin'e geri dönmemişti?
Ve daha bir sürü..
"O herif kim bilmiyorum ama içimde kötü bir his var. Umarım yanılıyorumdur."
Minho sinirle mırıldanırken serçe yerdeki otları koparıyordu.
"Öğreneceğiz. İlla ki bir yolunu bulup öğreneceğiz."
Chan yatıştırıcı bir sesle konuştuğunda Hyunjin sabırsızlıkla elini saçlarına daldırıp çekiştirdi.
O sırada Changbin'in çalan telefonu herkesin sessizleşip, derin düşüncelere dalmasına neden olmuştu.
"Adresi bana mesaj olarak atın."
Changbin telefonu cebine koyup büyüklerine baktı.
"Bir yerden başlayabiliriz. Mesela o yavşak müdürden."
"Adresini bulmuşlar mı?"
Changbin en büyüklerini başıyla onayladı.
"Emekli olmuş şerefsiz. Şehirden biraz uzakta yaşıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiraeth
Teen FictionHiraeth : Artık dönemeyeceğiniz, ya da hiç sizin olmamış bir yere, yuvaya duyulan özlem.