"Uzatma Mark. Elime geçer geçmez getireceğim sana. Daha önce de getirdim."
Genç başını iki yana sallayıp bakışlarını kaçırmıştı.
"Olmaz Hyunjin. Ben de bedava almıyorum herhalde. Para yoksa mal da yok."
Hyunjin titreyen elini alnına götürüp ovalarken sesli bir nefes bıraktı. Zaten başı çatlıyordu bir de üstüne arkadaşı işleri daha da zorlaştırıyordu.
"Mark lütfen. İhtiyacım var, biliyorsun."
Mark bakışlarını önündeki kendinden küçük çocuğa çevirip bir süre yüzünü inceledi. Hyunjinle yıllar önce tanıştığında sokakta dayak yiyordu. O zamandan bu zamana büyümüş, vücudu gelişmişti. Yüzü her zamanki gibi güzeldi. Güzel çocuktu Hyunjin.
Ona göre herkes ait olduğu yerde olmalıydı ve Hyunjin kesinlikle bu sokaklara ait değildi.
"Pekala.. Ama geciktirme."
Cebinden çıkardığı küçük paketi karşısındaki çocuğun avuçlarına bırakırken duydukları siren sesiyle bir küfür savurmuştu.
"Kaç Hyun!"
Hyunjin elindeki paketi pantolonun cebine sıkıştırırken geriye doğru birkaç adım attı ve yönünü çevirip koşmaya başladı.
Tamam, korktuğu pek söylenemezdi. Bu ilk defa başına gelen bir şey değildi. İyi bir koşucuydu ve her zaman polisleri atlatmayı başarmıştı. Şimdi de öyle olacaktı.
Ara sokaklarda koşmaya devam ederken ezbere bildiği sokaklar olduğu için zorlanmıyordu bile. Kısa süre içinde de siren sesleri kesilmişti zaten.
Genç sırıtıp başını iki salladı ve ellerini siyah pantolonunun ceplerine sokarak normal bir şekilde yürümeye başladı. Polislerden kaçma konusunda uzmandı artık.
Sahi, böyle olmak kaç yılını almıştı?
"Hadi ama Seung! Çok yavaşsın."
"Hyunjin! Yavaşla, sana yetişemiyorum ki.."
Hyunjin'in adımları yavaşlamıştı. Yıllar sonra neden bu naif ses kulaklarında yankılanıyordu şimdi?
Aniden başına giren ağrıyla bir küfür savurdu genç.
"Ah sikeyim.."
Her zaman olduğu gibi kaçacaktı Hyunjin. Yıllardır yaptığı başka ne vardı ki? O hep kaçmıştı. Polislerden, peşinde olan kötü heriflerden, geçmişinden, kendinden..
Şimdi de öyle yapacaktı.
Sokak lambasının altına, kaldırıma çökerek cebindeki küçük paketi çıkardı ve gözünün önünde salladı.
"Tam bir korkağım, öyle değil mi?"
Kendi kendine gülerken aniden elinden alınan paketle şaşkınlıkla başını kaldırmıştı.
"Evet, küçükken de öyleydin."
Hyunjin'in kaşları çatılırken elinden kimin paketi aldığını anlamaya çalışıyordu ama arkasından sokak lambasının ışığı vurduğu için kim olduğunu seçemiyordu.
"Kimsin lan sen?"
Hyunjin de ayağa kalkarken şimdi karşısındaki simayı daha net seçebiliyordu. Arkasında bir beden daha vardı.
"Hyung izin ver kırayım şunun ağzını yüzünü."
Arkadaki kişi konuştuğunda Hyunjin tanıdık gelen sesleri yavaşça ayırt edebiliyordu sanki şimdi. Ama en iyi bildiği şeyi yapacaktı yine. Yutkunup bakışlarını kaçırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiraeth
Teen FictionHiraeth : Artık dönemeyeceğiniz, ya da hiç sizin olmamış bir yere, yuvaya duyulan özlem.