Büyükleri önden tek katlı küçük eve doğru ilerlerken adımlarını yavaşlatmıştı Hyunjin. Gergindi. Hemde fazlasıyla. Yıllar sonra arkadaşlarını görecekti.
Arkadaş? Onlara sadece arkadaş demek yeterli olur muydu? Olamayacağını biliyordu. Onlar ailesiydi ve o yıllardır ailesinden uzak kalmış küçük bir çocuk gibi hissediyordu şimdi. Kaybettiği sevdiği bir oyuncağı hiç beklemedigi bir anda bulan bir çocuğun sevinci gibiydi bu his.
"Hyunjin, gelmiyor musun?"
Kapının önünden seslenen büyüğüyle düşüncelerinden koptu ve onlara yetişti.
Chan onun gerilediğini görebiliyordu. Gülümseyerek elini omzuna koyup destek olmak için hafifçe sıktı. O sırada Minho zile basmıştı.
Çok geçmeden açılan kapıyla Hyunjin bakışlarını yerden kaldırıp küçükken sürekli didiştiği kardeşine baktı. Jisung büyümüştü.
Küçük olan ise gözleri parlayarak Hyunjin'e bakıyordu.
"Oha Hyunjin.. Tamam küçükken de yakışıklıydın ama bu kadar da olmaz ki."
Jisung'un alaylı bir sesle söylediği büyüklerinin gülümsemesine neden olmuştu.
Hyunjin bakışlarını kaçırıp yere indirirken biraz da mahçup hissediyordu Jisung'a karşı. Onu gördüğünde kaçmamalıydı..
Jisung ise uzaklıktan sıkılmış hızlıca arkadaşının boynuna dolamıştı kollarını. Derin bir nefes aldı küçük olan. Hyunjin onun canından bir parçaydı sanki. Öyle bir huzur dolmuştu içine.
Hyunjin beklemediği hareketle şaşırsa da beklemeyip o da kollarını Jisung'un beline sardı ve gözlerini kapattı. Birine bu kadar içten sarılmayalı ne kadar olmuştu?
Onlar sarılırken diğer ikiliye çoktan içeriye geçmişti bile. Jisung kolundan tuttuğu Hyunjin'i de içeriye çekiştirirken Felix kapıdan giren bedenle sevinçle gülümsemişti.
"Hyunjin!"
"Felix.."
Hyunjin'in güçsüz çıkan sesi bile mutluluğunu saklayamıyordu. Nasıl güzel bir rüyanın içindeydi?
Hızlıca kendinden küçük bedeni kollarının arasına alırken Felix de sıkıca ona sarılmış sevinçle yerinde zıplamıştı.
"Çok çok özledim seni."
Hyunjin dolu gözleriyle geriye çekilip gülümseyerek mırıldandı.
"Ben de Lix.. Ben de."
Jisung kendini tutamayıp yüzünü buruşturdu ve Hyunjin'i süzdü.
"Sen gel de seni bi duşa sokalım."
Bu söylediği digerlerini güldürürken Hyunjine iç çekmişti. Üstü başı kirlenmiş olmalıydı. Ne de olsa o bir sokak çocuğuydu.
Başıboş bir sokak çocuğu.
Jisung elinden tuttuğu çocuğu odasına götürürken diğerleri oturup beklemeye başlamıştı.
Hyunjin sıcak suyun altına girdiğinde ellerini duvara yasladı ve gözlerini kapatıp suyun kendisini ıslatmasına izin verdi.
Şaşkındı. Hala bazı şeyleri algılayamıyordu. Birden bire nasıl olmuştu tüm bunlar? Ne sevap işlemişti de tanrı onu böyle ödüllendirmişti?
Bunlar hakkında fazla düşünmemeye karar verdi. Sonuçta buradaydı ve bu şansı elinden kaçıramazdı. Abileri, kardeşleri.. eksik olsalar da buradaydılar.
"Hyunjin çık artık! Çok özledim sarılmak istiyorum sana!"
Felix'in banyonun kapısından yükselen sesiyle gülümsemişti uzun olan. Ne zamandan beri akan suyun altında öylece duruyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiraeth
Teen FictionHiraeth : Artık dönemeyeceğiniz, ya da hiç sizin olmamış bir yere, yuvaya duyulan özlem.