13

525 73 43
                                    

"İnanamıyorum ya! Piçe bak! Bir de normal bir şeymiş gibi söylüyor he! Ulan ben orda olacaktım varya onun saçını başını yolardım! Yavşak! Orosp-"

"Sus Jisung! Yeter!"

Minho ağrıyan başını ovalarken Jisung'un kulağının dibinde bağırmasına daha fazla dayanamamış ve çıkışmıştı.

Jisung olanları öğrendiğinden beri susmuyordu çünkü hiçbir şey yapamamış olmak sinirini bozuyordu. Mesela o gece neden hiçbir şey duymamıştı? Normalde sabahlara kadar müzik dinlerken neden o gece uyumayı seçmişti? Neden kardeşini koruyamamıştı?

Jisung yüzündeki hüzünle kollarını birleştirip koltukta arkasına yaslandığında Minho iç çekip ona baktı. Onu anlıyordu. Amacı onu üzmek değildi zaten.

Elini küçüğünün saçlarına götürüp okşarken yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirdi.

"Özür dilerim Han-nie. Sana bağırmak istemedim."

"Hem, bizim gerekeni yaptığımızdan emin olabilirsin."

Hyunjin elindeki kahvaltılıkları mutfağa götürüp geldikten sonra somurtan arkadaşına bakarak konuşmuştu.

"Evet Jisung. Artık odaklanmamız gereken şey Seungmin'e gittikçe yaklaşıyor olmamız, değil mi hyung?"

Felix yüzündeki mutlu ifadeyle Changbin'in koluna sarılarak sorduğunda büyük olan onun bu tatlı haline gülümsemiş, yanağını okşamıştı.

"Evet Lix. Kısa sürede yeniden hepimiz bir arada olacağız."

Felix hayranlıkla büyüğünün yüzüne bakarken bu bakışmayı bölen şey kapı zili olmuştu.

"Ben bakarım. Innie olmalı."

Chan oturduğu koltuktan kalkıp kapıya ilerlemişti. Kapıyı açtığında tahmin ettiği gibi küçüğü karşısındaydı. Yüzündeki mutlu ve heyecanlı ifadeyle kendisine bakıyordu.

Chan gülümseyerek küçüğünün içeri girmesi için kenara çekildi. Jeongin de ayakkabılarını çıkarıp içeri girdikten sonra hızlıca büyüğünün boynuna sarılmıştı.

Chan bu sarılmayı beklemediği için şaşırırken o da hızlıca kollarını sıkıca küçüğüne doladı. Burnu istemsizce küçük olanın kulağının arkasındaki saçlara giderken hafifçe sürtmüş, kokusunu derince içine çekip mırıldanmıştı.

"Hala aynı kokuyorsun miniğim. Bebek gibi.."

Jeongin de dolan gözlerini saklamak için iyice yüzünü büyüğünün boynuna gömmüştü. Chan çocuğun belini okşarken tekrardan konuştu.

"Bu kokuyu ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin."

Chan, Jeongin küçükken hep onunla uyurdu. Daha doğrusu onsuz uyuyamazdı. O olmadan gözüne uyku girmezdi. Yurttan ayrıldıktan sonra bunun için hastaneye gittiğinde Insomnia demişlerdi. Jeongin'sizliğin adını Insomnia koymuşlardı. Bir süre ilaç denemişlerdi ama Chan biliyordu, asıl ihtiyacı olanın Jeongin olduğunu.

"Jeongin! Hoş geldin!"

Felix'in mutlu sesiyle ayrılmak zorunda kalmıştı ikili.

"Hoş buldum Felix hyung."

Jeongin de kocaman gülümseyerek Felix'e yaklaşmış ve sıkıca sarılmıştı. Ne güzel bir histi böyle..

Üçü beraber salona geçtiğinde Jeongin hepsiyle teker teker sarılmış, koltukta en büyüklerinin yanına yerleşmişti. Gözlerini diğerlerinin üzerinde gezdirdi.

Felix Minho ve Changbin'in ortasına oturmuş, heyecanla okuduğu bölümle ilgili bir şeyler anlatırken ikili onu dikkatle dinliyor, her kelimesini aklında tutuyordu. Hyunjin ve Jisung ise geçmiş anıları, daha çok Seugmin ile ilgili olan anıları, hakkında konuşuyordu.

HiraethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin