14

433 65 80
                                    

Geçen bir saatin ardından Chan küçüğünün kararan hava sebebiyle üşüdüğünü fark edip elinden tuttu ve içeriye adımladı.

Salona girdiğinde herkesin sessiz bir şekilde oturduğunu görmüştü. Jisung koltukta büzülerek uyuyakalmıştı. Felix, Changbin'in omzuna başını yaslamış, hala içi içine ağlıyorken Changbin saçlarını okşayarak onu rahatlatmaya çalışıyordu. Ama Minho ve Hyunjin yoktu. Chan hafifçe öksürüp boğazını temizledi.

"Minho ve Hyunjin nerede?"

Changbin büyüğüne bakıp iç çekmişti.

"Minho hyung biraz hava alacağını söyleyip çıktı. Hyunjin de içeride. Biraz yalnız kalmak istediğini söyledi."

Chan başını iki yana sallayıp içeriye doğru giderken mırıldandı.

"Artık kimse yalnız kalmayacak."

Odanın önüne geldiğinde derin bir nefes alıp kapıyı tıkladı ve bekledi. Herhangi bir tepki gelmemişti Hyunjin'den. Chan tereddüt etse de kapıyı açıp içeri girdi ve arkasından kapattı.

Gözleri yatakta oturmuş, kıpkırmızı gözleriyle boş duvarı izleyen Hyunjin'de durduğunda yutkundu. Küçüğü dağılmış görünüyordu. Aralarınsa belki de en çok etkilenen Hyunjin olmuştu.

"Hyunjin?"

Küçüğü bakışlarını duvardan çekmeden yutkundu ve boğazını temizledi.

"Çok korkmuş mudur? Ya da.. korkuyor mudur?"

Hyunjin'in sorusuyla derin bir nefes alıp yatağın kenarına oturmuştu Chan. Bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerine kayarken mırıldandı.

"Bilmiyorum.."

"Bilmiyorsun.."

Odaya tekrar sessizlik hakim olurken Hyunjin donuk bakışlarını büyüğüne çevirdi.

"Senin suçun değildi."

Chan başını kaldırıp küçüğüne baktı ve başını iki yana salladı.

"Benim suçum ya da değil. Önemli olan şuan. O yüzden bir an önce harekete geçmemiz gerekiyor Hyunjin. Seungmin'i daha fazla onların eline bırakamayız, değil mi?"

Chan'ın sorusuyla Hyunjin'in yüzü gerilirken dişlerini sıkıp bakışlarını tekrar boş duvara çevirmişti. Büyüğü haklıydı. Ne yapıyordu böyle? Oturup böyle ağlayacak mıydı yani?

"Haklısın hyung. Gidip o şerefsizlerden alacağım Seungmin'i."

Hyunjin yataktan kalkıp hışımla odadan çıkarken Chan da peşinden fırlayıp kolundan yakalamıştı.

"Tek başına değil."

Sesle uyanan Jisung irkilerek yerinde doğruluğunda Changbin de ayağa kalkmıştı. Felix ve Jeongin de ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"O zaman neyi bekliyoruz, hadi."

"Ne oluyor?"

Kapıdan anahtarla giren Minho ortamdaki kasvetli havayı gördüğünde kaşlarını çalarak sormuştu.

"Öyle kafamıza göre oraya girip çıkaramayız Seungmin'i. Ayrıca daha o işlerde olup olmadığını bile bilmiyoruz. Adama gidip Seungmin nerede onu bize ver diyemeyiz. Önlem alır. Planlı davranmalıyız."

Hyunjin sıkıntıyla ağzında küfür mırıldanıp odanın içinde yürümeye başladığında Minho arkasından kapıyı kapatıp yanlarına adımladı.

"Sonunda. Artık bir plan yapalım yoksa gidip o adamı bulacağım ve öldüreceğim."

Minho'nun söylediğiyle Chan sıkıntılı bir nefes verdi ve koltuğa attığı telefonu alıp atılan adrese baktı.

HiraethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin