6.Çember

197 8 0
                                    

Selam! Bu bölümde bir çemberin içindeki sırların esrarengiz bir adam tarafından ortaya çıkmasını ve kendi planladığı oyunun detaylarını öğreneceğiz. Yine bol bol gizem ve sır var. İyi okumalar:)

Hepimize teker teker baktı ve ardından tek kaşını kaldırıp omuzlarını dikleştirdi ve '' Oyunuma hoş geldiniz, '' dedi.

Adam bildiğin manyaktı. Ne oyunundan bahsediyordu? Beni tutan adam sıkıca ve sert bir şekilde tutuyordu. Ellerimi bağlamıştı. Lanet olsun, hareket bile etmemi engelliyordu. Ağzımı da eliyle kapatmıştı. Bu da çok fazlaydı ve artık en son uygulamam gereken taktiğimi uygulamaya karar verdim.

Adamın, ter kokan ellerini midem bulanarak ısırdım. Öyle sıkıca ısırdım ki adam elini çekmeden önce baya bir direndi ama sonra ellerini acıyla inleyerek çekti. Bunu fırsat bilen ben, adamın tam bacak arasına tekme attığımda adam, yere yığıldı. Acı içinde kıvranıyordu. Adamın, cebindeki silahı çıkarıp ortadaki sarılı adama doğrulttuğumda etrafımı bir sürü takım elbiseli adam sarmıştı ve hepsinin de silahları bana doğru yöneltilmişti.

Ortadaki sarı saçlı adam gülümsedi ve '' Ahh, Mira. Kendini çok akıllı sanıyorsun galiba ama öyle değilsin, küçük Miracık, '' dediğinde gülümsemesi genişledi.

Gözlerimi üstüne dikerek '' Öyle mi, sarı lale?'' dedim ve kahkaha atmaya başladığımda sinirlenmesini bekledim ama o bana boş gözlerle bakmaya devam etti.

'' Mira, çok sıkıcın, bu bayat esprilerini kendine sakla tamam mı?''

'' Oyun istiyorsun, değil mi pislik?'' Bana doğru yaklaştı ve silah doğrultan adamların çekilmesini söyledi. Şimdi yüzünü daha net görebiliyordum. Yüzü her ne kadar gülümsüyor olsa da gözleri aynı şeyi söylemiyordu. Gözlerinde, sanki topraklar vardı. Keder ve acı ikisini aynı anda yaşıyordu ama en çok da intikam istiyor gibi bir hali vardı.

Elini, yüzüme doğru götürdü ve yüzümü okşadı. İrkildim ve korktum. Geriye doğru çekilmek istedim ama kolumdan sıkıca tuttu ve beni kendisine doğru çekti. Burunlarımız birbirine değdi. Dudaklarımız arasında çok az bir mesafe kalmıştı. Çırpındım ama hiçbir şey fayda etmedi ve daha fazla yaklaştı. Tam beni öpeceği sırada '' Aras, bu senin kalbini acıtmadı mı?'' dedi ve ruh hastası gibi gülmeye başladı.

Aras'ın gözlerine baktığımda gözlerinden ateş çıkıyormuş gibi adama bakıyordu. Sesini öylesine gür bir şekilde çıkardı ki ürperdim.

'' Sen ne çeşit bir ruh hastasısın? Mira'ya bir daha asla dokunma!''

Adam, beni geriye doğru itip Aras'ın olduğu tarafa doğru yürüdü. Omuzlarını dikleştirdi ve ellerini cebine koydu.

'' Neden Mira'ya dokunmayacakmışım. O senin sevgilin mi?''

Aras, konuşmadı ama gözlerini adamdan bir an olsun ayırmıyordu. Adam, sanki istediği cevabı almış gibiydi.

'' Tabii ki de değil, Aras. O sana ihanet etmişti. Kerem'e aşık olmuştu, değil mi? Aman tanrım ne kadar da trajedik değil mi?'' Adam, dudaklarını büzüştürdü. '' Yazık, sana ama ya, demek isterdim sana ama sen de ona ihanet ettin.'' Kahkaha atmaya başladı.

'' Kes sesini,'' dedi Aras, sert bir sesle.

'' Hayır, niye susacakmışım ki? Hem daha size oyunu da anlatacağım ama önce sizinle tanışmak istiyorum. Gerçi ben sizin hakkınızda her şeyi biliyorum ama siz bilmiyorsunuz.''

'' Lan, sen kimsin? Kimsin de bize oyun oynayacaksın, şerefsiz?'' dedi, Mehmet.

'' Birincisi ben şerefsiz değilim. İkincisi sen, benim piyonumsun. Üçüncüsü burada bir şerefsiz varsa o da sensin Mehmet Yılmaz çünkü sen bir katilsin! ''

Aynanın Görünmeyen YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin