7.Altın Kafes

238 9 0
                                    

Selam! Bu bölüm de yeni limanlara yelken açtık. Çok gerilim dolu bir bölüm oldu. Yazarken çok eğlendim. Umarım siz de beğenirsiniz. '' Ya altın bir kafesteyim ya da kendi çemberimin içindeyim. '' İyi Okumlar:)

7.Altın Kafes

PART-1-

Poyraz, duruşunu dikleştirdi ve '' İlk şifreniz; Ağaç değil, yaprağı var. Güneş değil, ışık değil, ışık saçar, '' dedi ve son olarak şunları ekledi, '' Bu şehirdeki en eski yerde. ''

Işıklar kapandı. Yine her yer karanlığa gömüldü. Birkaç dakika sonra tekrar açıldı. Poyraz ve adamları gitmişti.

Çemberin içindeydik. Masaya baktım. Tüm sandalyeler dağılmıştı. Sanki bir filmin içinde gibiydik.

Poyraz... Kerem'i kaçırmıştı ama nedenini söylememişti. Yüzünde her zaman maske olarak sakladığı gülümsemesi vardı ama onun arkasında acı dolu bir geçmişi olduğu gözlerinden bile anlaşılıyordu. Gözlerindeki ateş öyle bir yanıyor ki onu durdurmak imkansız gibi bir şey. Özellikle bizim hakkımızda bu kadar şey biliyorken o, bizden her zaman bir adım önde olacak.

Mehmet, Pelin'in yanındaydı. Aras ise Hale'nin yanındaydı. Benim yanımda ise yine hiç kimse yoktu. Tek başımaydım, gerçek hayatta olduğu gibi. Her seferinde aynı şeyi yaşamak artık beni buna karşı dirençli hale getirmişti.

Mehmet, gür bir sesle '' Bu şeref yoksunu insan sünepesi nereye gitti? Bir de bize şifre bıraktı, '' dedi.

Şifre...

Ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Hayatımda karşılaştığım ya da karşılaşacağım en büyük zorluk belki de bir bilinmezlik içindeki yolda yürümekti.

Unutuyordum, yaşamayı unutuyordum. Artık hiç normal bir günüm olmuyordu. Sevilmek istedim sadece ama onu da bana çok gördüler.

Sesim titreyerek '' Ben artık ölmek istiyorum,'' dedim. Herkesin gözleri bana doğru döndü. Gözlerim yaşlarla dolmaya başladı. Çenem kaskatı kesildi. Ellerim, ayaklarım titriyordu.

Pelin, bana doğru bir adım attı. '' Mira, iyi misin?'' dedi. Başımı iki yana olumsuzca salladım. Bir adım daha atmaya yeltendi ama onu durdurdum.

'' Yaklaşmayın bana! Dayanamıyorum, anlıyor musunuz? Her şey günün sonunda benim canımı yakıyor. Belki de eğer ölürsem içimdeki savaş sona erer. Biraz...'' Hıçkırmaya başladım. '' Biraz da olsa ruhum huzura kavuşur.'' Masanın üstündeki dağılmış bıçaklardan bir tanesi gözüme ilişti. Hızlı bir hareketle onu elime aldım ve boğazıma yasladım.

Hepsinin gözlerine korku ifadesi yerleşti, Hale hariç. Hatta Hale'nin gülümsediğini bile gördüm ama artık bu benim umurumda mıydı, işte bunu bilmiyordum.

Ölürsem kimsenin hayatında bir değişiklik olmazdı, diye düşünüyordum. Sonuçta hiç kimsenin hayatında hiçbir zaman önemli bir yerim olmadı. Ben hayatım boyunca herkes için dış kapının dış mandalıydım. Beni içeriye almak için bile kimse o kapıyı açmadı. Tüm kapılar bana her zaman kapalıydı. Asla açılmıyordu. Neden diye çok düşündüm. Neden bana bir kez olsun şans vermiyorlar? Neden bana bir kez olsun ön yargısız yaklaşmıyorlar? Belki de ben gerçekten de kötü biriyimdir. Beni o kapıdan içeriye almak demek aydınlık bir yere karanlığı almak demek kadar kötü bir şeydir.

Mehmet, bana doğru yaklaşmaya çalıştı ama bıçağı ona doğru savurdum ve geri çekilmek zorunda kaldı. '' Ben kötüyüm. O kadar kötüyüm ki her şeyi mahvediyorum.''

Aynanın Görünmeyen YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin