13.Son Oyun

166 7 1
                                    

Selam! Son oyun ve son perde... İyi Okumalar:)

1 Hafta Sonra

Hazırdım. Yapacaktım bunu, yapmak zorundaydım. Kendi hayatımdan vazgeçmem gerekse bile bu oyuna son verebilecek tek kişi bendim. Tüm acılara, tüm ızdıraplara son verirsem eğer belki de artık herkes mutlu yaşayabilirlerdi.

Masanın başına geçtim. Bir tane kağıt ve kalem alıp yazmaya başladım. Yaşadıklarımı, acılarımı ve mutluklarımı her şeyi anlatmak istedim, birkaç cümlede ama yapamadım. Bunlar belki de veda cümleleriydi. Bu hayattaki belki de son dakikalarımdı. Fırtına yaklaşıyordu, hissediyordum. Ölüm beni çağırıyordu. Ecelim bekliyordu, hemen baş yanımda. Araftaydım sanki. Yapacağım tek bir hareketle o arafın ilerisine geçecektim. Gözyaşlarım akmaya başladı. Kendim için ağlamıyordum. Geri de bir yıkım bırakacağımı bildiğim için ağlıyordum. Ben, bir hiçtim belki de onlar için ama onlar benim için hiçbir zaman bir hiç olmayacaklardı. Beni sevgi iyileştirdi şimdi de sevgi beni öldürüyor. Korumak için kimseye bir şey olmasın diye tek başıma bu dikenli yolu yürümek zorundaydım. Güçlü olmalıydım, başka şansı yoktu. Eğer olamazsam düşecektim ve bu sefer geri kalkamazdım. Çünkü yürüdüğüm yolda aldığım yaralar beni artık daha fazla kaldıramazdı. Yaralarım deşilmeye, sızlamaya başladı.

Yaşamak için değil , ölmek için yalvarıyorum.

1 Hafta Önce

Bu nasıl olurdu? Nasıl Hale ve Aras kardeş olurdu? Nasıl bu kadar yakın olabilirdiler o zaman? Onlar sevgiliydi. Birbirlerine sevgiyle bakıyorlardı. Yoksa sadece bu duygular Hale için mi öyleydi? Aras, onu hep kardeşi olarak mı gördü? Yoksa tam tersi mi ? Allah'ım çıldıracağım. Bu nasıl bir oyun? Bu nasıl bir şey böyle? Aras, gerçekten de üvey kardeşiyle evlenecek miydi?

Hale, sadece Aras'a doğru bakıyordu. Gözleri çok şey anlatıyor gibiydi. Gözleri kızarmaya başlamıştı. " Aras, " dedi, boğuk bir sesle.

" O, beni hep bir kardeşi olarak gördü. Seninle birlikteyken benim gibi bir kardeşi olduğunu öğrendi. Yetimhaneden beni kurtardı. O seni hiçbir zaman aldatmadı, Mira ama ben ona karşı olan duygularımı kontrol edemedim. Ben Aras'a aşık oldum. O gün senin karşına çıktığım gün- Ben Hale Arslan. Aras'ın sevgilisiyim- bundan haberi bile yoktu. O gün başladı, oyunum. O gün sizi ayırmak için her şeyi yapmaya karar verdiğim gün oldu. O gün benim için milattı aynı zamanda Poyraz'la tanıştığım ilk gündü. Ben Poyraz'ın adamıyım. Ona koşulsuz şartsız bağlıyım. Nedenini ise hiçbir zaman belki de öğrenmeyecektiniz ama artık dayanamıyorum. Bu oyun beni güçsüzleştirdi. Bu oyun beni mahvetti. Ben sizi ayırmak için Poyraz'la iş birliği yaptım. Ben yalan söyledim. Biz asla evlenmeyecektik. Benim yalanlarıma Aras her zaman ortak oldu. Daha doğrusu ortak olmak zorunda kaldı. Çünkü onun yüreği öylesine temiz ki bunu kirletmeye benim bile gücüm yetmediyse kimsenin gücü yetmez. Yanlış olduğunu bile bile ben ona koştum ama o, asla bana o şekilde yaklaşmadı. Bu beni sana karşı daha çok öfkelendirdi. O gece..." Duraksadı, gözyaşları akıyordu. Kütüphane gecesinden bahsediyordu. Ses tonundan bile o kadar belliydi ki.

" Bir kıskançlık ateşinin kurbanıyım ben. Biliyorum, Pelin öldü ve asla geri gelmeyecek ama ben de yaşadığım her dakika her saniye bu vicdan azabıyla yanıp kül olacağım. "

Konuşmak istedim ama konuşmadım. Ona karşı kin kusmak istedim ama yapamadım. Ondan nefret etmek istedim ama yapamadım. Ben, neden ondan hesap soramıyordum? Tüm yaşanılanları sineye mi çekecektim. Olmazdı, olamazdı bunun bir hesabı olmalıydı belki ama ben şimdi, bu hesabı ne sorabilirdim ne de ona kin kusabilirdim.

Poyraz'ın keskin sesi beni bulunduğumuz gerçekliğe geri döndürdü. " Dramdan nefret ederim. Gidin başka yerde dramınızı yapın. " Poyraz, cebinden bir zarf çıkarıp bize doğru attı. Mavi zarf, lanetli bir oyundu. Kanlıydı ama buna rağmen o ne oyunundan ne de yaptığı ya da yapacağı şeylerden hiçbir pişmanlık duymuyordu. Bir insan vicdanının sesini kısabilir mi?

" Yetmedi mi, Poyraz? Tüm bu yaşanılanlar gerçekten de yetmez mi? Hâlâ mı oyun peşindesin, hâlâ mı vazgeçmiyorsun? "

" Geçmiyorum, geçmeyeceğimde benim ruhum intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu, bunu ben o gün o sokak ortasında size söylemiştim. Sona yaklaşıyoruz, biliyorum. Sonu nasıl olur, bundan bende emin değilim ama emin olduğum bir şey var bana yapılanların hesabını sormadan bu dünyadan göçüp gitmeyeceğim. "

" Kim sana ne yaptı, söylesene artık. Yeter gerçekten yeter, bir can daha kaybetmeyi göze alabiliyor musun? Bir kez daha ellerini kana buluyabilir misin? Senin yüzünden biri daha mı ölsün istiyorsun? Konuşsana Poyraz! "

Kendisine zaman tanıyor gibiydi. Hem söylemek istediği çok şey vardı, bu gözlerinden bile okunuyordu ama söylemek istediklerini dile getiremiyordu. Elinin avuç kısmını bana doğru çevirerek gösterdi. İçinde bir dövme vardı ama bu dövme daha çok bir yaranın izini kapatmak için yapılmış gibi duruyordu. Avuç kısmında görkemli bir yazıyla " Can Tekin " yazıyordu.

" Bu ismi unutma, Mira. Bu isim benim geçmişim, geleceğim ve intikam nedenim. "

Poyraz, arkasını dönüp gitmeden önce adamlarına doğru " Mehmet'i en yakın hastaneye bırakın. Aras ve Mira'yı da çözün gitsinler. Nasıl olsa yakında tekrardan görüşeceğiz. Hale'yi de bizimle birlikte alıyoruz, eğer gelmezse zor kullanın, " dedikten sonra bana doğru döndü.

" SON OYUN... SON KADEH... SON ACILAR... " Poyraz, omuzlarını dikleştirdi ve " Yapacağın seçimler vicdanın sesini kısmanı sağlayacak bundan emin ol, Mira Demir. "

" Hiçbir zaman senin gibi aşağılık bir herif olmayacağım. Gerekirse ben ölürüm ama yinede senin seçimine tâbi olmam. "

" Bazen istemediğin halde yapmak zorunda kaldığın seçimler olur ve sen bunu kendin için değil, başkalarının hayatı için yaparsın. Yakında görüşürüz, Mira Demir. "

1 Hafta Sonra

Bu bir savaştı ve sonu belli değildi. Sonunda bir ışık da yoktu, eğer varsa bile onu göremeyecek kadar uzaktayım. Oraya ulaşmam için bir şeyler vazgeçmek zorunda kalacağımı her zaman biliyordum ama bu çok fazlaydı. Poyraz o gün beni orada resmen tehdit etmişti. Bu da yetmezmiş gibi elimdeki mavi zarfla bir saatir bakışıyordum.

Açıp açmamak arasında o kadar kararsızdım ki ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum ama sonunda merak galip geldi ve zarfı açtım. İçinden küçük bir not çıktı.

Küçük bir çocuğun yok olduğu gün. Yok olduğu sokak, yok olduğu ve bir daha büyüyemediği yerde. Her şeyin başladığı o sokak arasında her şeyin son bulmasını istiyorum. Bu notu okuyan kişinin kim olduğunu tahmin etmek zor değil, sensin Mira Demir. Eğer kimsenin zarar görmesini istemiyorsan Karo Mahallesi 20.Sokakta seni bekliyor olacağım. Son oyun ve son perde...

Elimdeki mektup yere doğru düştü. Bu oyuna son verecek kişi bendim. Bu güç bendeydi ama tam tersi de olabilirdi. Ben her şeyin yok edicisi, felaketi de olabilirdim. Poyraz'la yüzleşmek zorundaydım. Artık bir can daha yok olamazdı. Onun nedenlerini öğrenmek zorundaydım. Bir çocuğun nasıl yok olduğunu öğrenmek zorundaydım. Ya yalandı ya da doğru bilmiyorum ama tek bildiğim bir şey var o da büyük bir fırtınanın kopacağıydı. Her şey öylesine bir çıkmazdaydı ki buradan kurtulmak bile imkansız gözüküyordu.

Poyraz'ın da dediği gibi " Son oyun ve son perde... "

Yazmak istediğim çok şey var aslında ama kendimi finale saklıyorum. O zaman uzun uzun konuşacağız. Bitiyor ve çok hüzünlüyüm. Çünkü onlar benim ilk yoldaşlarım oldu. Onlarla birlikte harika bir yolu yürüdük. Sonuna yaklaştığımızı hissetmek bile canımı acıtıyor. Final için son 2 bölüm... Şaka gibi değil mi? Şubat ayında yazmaya başladığım hikayemin 7.ayındayız. 7 aydır benim için sığınabildiğim bir liman oldular. İyikilerle birlikte keşkelerimde çok oldu ama bunlardan şu an bahsetmek istemiyorum. Yakında 14. Bölümde görüşmek üzere... 🤍

Kılıçlar çekildi. Kan gövdeyi götürmek üzere... 💔

Aynanın Görünmeyen YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin