KARA PİYON
Adele - Skyfall
Bir varmış bir yokmuş... Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, sonsuz evrenin çok uzak bir köşesinde toz tanesini andıran fakat kendi içinde barındırdığı canlılar için kocaman görünen masmavi bir gezegen varmış.Mavi ve kocaman görünen bu gezegenin adı ise dünyaymış.
O Dünya'nın içinde toprak zeminden oluşan devasa bir kıta ve o kıtanın içinde dört mevsimin yaşandığı, taşı toprağı cennet gibi kokan şanlı bir ülke varmış. Sonra o şanlı ülkenin içinde her kesimden insanı içinde barındıran bir şehir varmış, adı da Ankara'ymış. Ankara'nın Kuzeyinde gözlerden uzak, sakin bir mahallede büyük bir bahçesi olan ve her akşam sıcacık muhabbetlerin döndüğü ahşap yapılı bir evde, küçük bir kız çocuğu yaşarmış.
Küçük kız, yaşadığı mavi gezegende çok mutluymuş. Hatta öyle mutluymuş ki dünyanın en şanslı insanı olduğunu düşünür etrafındaki her şeyin toz pembe bir diyardan ibaret olduğunu sanırmış. Bir gün gözlerini açmış ve içine düştüğü henüz kendisine bir yabancı olan bu Dünya'ya merhaba demiş.
Bu gezegende kimine göre bir kusur, kimine göreyse bir nimet olan zaman kavramı hiç durmadan akıp gidermiş. Aradan tam yedi sene geçmiş ve küçük kız kendisinin artık kocaman bir kız olduğunu düşünürmüş.
Neşeli kahkahaları evin ta bahçesine kadar taşar evde çıkardığı türlü yaramazlıklardan dolayı annesi çoğu zaman onu tatlı bir dille azarlarmış. Bazı günler ise afacan kızının çıkardığı gürültüye artık dayanamaz ve küçük kıza hafif cezalar verirmiş. Çünkü annesinin kendince büyük hayalleri varmış ve bu hayalleri gerçekleştirmek için gece gündüz durmadan çalışması gerekirmiş.
"...Genç kız ile prens derhal evlenmişler ve böylece sonsuza dek mutlu yaşamışlar."
Genç adam, kendi kafasında kurduğu yeni bir masalın daha mutlu sonunu getirdiğinde, başını eğerek kucağındaki kızına baktı. Uyumamıştı. Üstelik gece lambasının sızdırdığı sarı ışığın yansıdığı yüzünde hoşnut olmayan bir ifade vardı.
Küçük kız babasının ona bakması ile, "Baba bu kaçıncı?!" diye sordu. "Yine evlendiler ve yine sonsuza dek mutlu yaşadılar... Masallar neden hep mutlu sonla bitiyor?"
Adam hayretle kızına baktı. Sonra hemen gülümsedi. Ona göre kızı hiç de sıradan bir çocuk değildi. Buna şaşırması abesti aslında.
"Sen beğenmedin galiba bu durumu? Masalların sonu kötü mü bitsin isterdin?" diye sordu. Bir eli uzun örgüsünü buldu ve parmakları narince kızının saçlarını okşadı.
"Hayır tabii ki!" dedi, küçük kız babasının mavi gözlerine bakarken. "Sadece farklılık olabilir. Hep bu şekilde olması ve sonunu biliyor olmam çok sıkıcı. Annemin bana bir hikayeye çevirerek anlattığı ilginç ve bilimsel bilgiler bile daha heyecanlı oluyor çoğu zaman. Mesela geçen gün izlediğimiz belgeselde bir aslanın bir geyiği avlayacağı zaman büründüğü şekilleri izlemek bile daha heyecanlıydı. En azından sonunda ne olacağını bilmiyorsun. Bir değil birden fazla son olma ihtimali var. Aslan avını yakalayabilir ya da geyik o an canını kurtarmak için son gücünü kullanarak kaçıp aslandan kurtulabilirdi, meselaa..."
Küçük kız, bir cevap beklemeden babasının göğsüne yasladığı başını çekti ve hızlıca doğrulup oturdu yatakta. "Neden hep bu tür bir sonla biter ki masallar?" diye sordu tekrardan babasına. Gözleri cevap arar gibi meraklıydı. Sesi oldukça ciddi bir tondaydı. "Anlamadım ben. Bunun elbet bir sebebi olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA PİYON
General FictionGeçmişten yaralı bir kız birdenbire hayatında beliren yabancı ve belirsiz bir adamın ihtirasıyla karşılaşırsa ne olur? Peki ya geçmişte kaldı sandığımız insanlar tamamen geleceğimizi belirlediyse. O zaman ne olur? Geçmiş her şeyi altüst edip gelece...