8. BÖLÜM

753 52 10
                                    

Lütfen yıldıza basar mısın? Kitabıma verdiğin destek için teşekkürler🖤




Küçükken çoğu zaman kafamın içinde normal düşünceler olmazdı.

Normal olmayandan kastım aslında her çocuk gibi fazla meraklı olmamdı ama bu merak sıradan bir merak değildi, içinde korkutucu hisler de barındırıyordu aynı zamanda.

Sorgulardım. Dibine kadar, her şeyiyle.

Ta ki bulduğum sonuçlar beynimi istila edip nefsimi köreltene kadar.

Mesela buraya gelirken bile korkularım değil merakım yönetiyordu beni.

Oysa iki duygu da beyinde başlar, beyinde son bulurdu fakat benim merakım ortaya çıktı mı; korkumu sertçe bir tarafa doğru ittirir ve beynimi sadece o yönetmek isterdi.

Çünkü benim merakım kibirliydi.

Çünkü benim merakım, beynimin içinde hissettiğim diğer her duyguyu parmağında oynatacak kadar kurnaz ve aynı zamanda sınırsız bir yoğunluğa sahipti.

Bu yüzden benim merakım, benim sonum olacaktı.

Öfkemin getirisi olan sık nefeslerimin arasından meraklı bakışlarım etrafta geziniyordu. İçinde bulunduğum hole baktığımda üç beyaz kapı ve holün hemen karşısından yukarıya doğru çıkan bir merdiven bulunuyordu. Bu evden çıkacaktım. Kapının önüne muhtemelen adam dikmişti. Madem ardımdaki kapıyı açsam bile onlar tarafından yakalanacaktım o zaman ben de görünmeden gizlice kaçardım. Yapmadığım şeyler değildi sonuçta. Nasıl olsa zamanında o siktiğimin korkunç yurdundan ve okuldan kaçtığım zamanlar çok olmuştu.

Nefeslerimi kontrol altına almayı başardığımda hiç beklemeden yürüyerek sağ tarafımda bulunan açık kapıdan içeriye girdim. Karşıma, oldukça modern tarzda döşenmiş bir oturma odası çıkmıştı. Devasa büyüklükte, koyu gri renginde olan L koltuk odanın yarısını kaplamış, karşı duvar baştan aşağıya camla kaplıydı, böylece dışarıdaki geniş havuzu görebiliyordunuz.

Gözlerimi kıstım cama bakarken, bu taraftan çıkabilirdim bence. Oldukça ferah görünen odayı incelemeyi bırakarak cama doğru ilerledim hızla. Sürgülü cama iyice yanaşarak etrafı göz hapsine alırken hemen yan tarafında put gibi dikilmiş olan takım elbiseli adamı görmemle öfkeyle burnumdan soludum.

Hayır. Bu taraftan çıkamazdım!

Gerisin geriye yürüyüp odadan çıktığım gibi çarprazında bulunan başka bir kapıdan girmiştim bu sefer. Burası kocaman bir mutfaktı. Kısaca göz gezdirip beklemeden pencere camına yürüdüm. Büyük pencere camını açıp dışarıyı kolaçan ederken buranın arka taraf olduğunu anlamıştım. Pek fazla ağaç ve çiçek yoktu daha çok bakımı aksatılmadan yapılan çimenlik gibi bir alandı. Hemen karşımda evi baştan aşağıya çevreleyen bir duvar vardı fakat pek yüksek de sayılmazdı. Buradan çıkarsam eğer o duvarı rahatlıkla atlatırdım, yani bana engel olamayacaktı.

Kimseyi göremediğim vakit iki elimle pencere pervazından destek alarak yukarıya tırmandım. Aşağıya atlayacağım sırada gelen adım seslerinin hemen ardından yan taraftan çıkan adamı gördüğümde panikle kendimi geriye çekmiştim. Kahretsin! Kaç adam vardı bu evde be? Biraz evvel eve girerken gördüğüm o dört adamdan herhangi bir tanesi değildi. Görsel hafızam kuvvetliydi, emindim.

KARA PİYON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin